İsmet Hanımbaşka bir öpüşün tadı kaldı istanbulun dudağında izlerin ayna dururken burgazın üstünden batan güneşe göğsüne kuzuladığın bebeğin gözlerinden akan nehir bölüyor bu şehri... hiç bir zaman kaşlarının ucu değmedi birbirine nasıl bir kadın resmi kaldın portrelere nasıl bir sıcak kucak... feleğin sillesinin seslerinde ninniler yükseliyor hatırımdan hiç çıkmayan sazlara ezgi düşen müşfik sesinden günyüzü görmeyen sen değilsin ismet ana adının ümmüyesinde bıraktığın ölümsüz güllerden yayılan sarı sıcak bir polensin... bonkör bir kucağın tertemiz çarşaflara düşürdüğü hanım-ellerin dört dişi iz bırakırken hatırana bir kartal vardı edirneden salıverdiğin aslında ölüme en çok sen yakıştın ismet sultan en azgın rüzgarlarda sütünü soğutarak şevkatine azık edıp içirdin biricik kızanına öyle bir tecellinin sinesinde bir yeşil yürek yaşıyor sayfiyesinde biliyorsun herodotun dilinden akan suyla yıkanan yüreklerden hayalini bezlere sararak yadında kavi bir yemin gibisin ve abartısız ansızın katılırsın marmaranın sarı gözlerine hep ıslak ellerdeki duaların ucunda parıldar güzel yüzün yokluğun yalnızlık kokuyor ismet hanım gidişin derin bir hüzün zamanın bir cigara içimlik bitiminde göveren tüm çiçeklerin köklerini okşayan senin ellerindir sanki beş kanatlı kapının eşiğinde senin gülen yüzün yansıyor hala her tarafın şiir destan her ne kadar nemli bakışlarla ıslansada resimlerin en bitimsiz acıların merheminde bebek kadar saf ve temiz uyuyorsun rahmanın kudret gücünde yol vermez beşeriyet diyorsun saklı sırlar bahçesinde avuçların arşa dönük biliyorum bıraktığın emanetleri bekliyorsun Faruk Civelek |
Bir nefeslik ömürün katresi dokundu bam telimize,eserin yaşanası özlelliğinde bir yaşam düştü ellerimize,
Özeldi çok ince anlatımda,MÜKEMMELDİ...
Yüreğinize selam olsun,