sürgün
Sokaktan geçerken ‘merhaba’ da tanışmışız
Yedi harfin her biri baskın karakteri oynarken, sürgün ülkenin son uğrak durağındayız Sokağın sonuna denk düşen, umutsuz ışıklar gibiyim, Baskın karakterli alfabeyle yazıyoruz kelimeleri, cümleleri Hinduce düşünüp Türkçe yazıyorum Nasılsın derken ülkemi soruyorum aslında İzmir’imi, kıyımı kıyımı döveni Soğuğumu Korkakları soruyorum, kaldırımın sağından gidenleri Cevap alırken cevap vereni merak ediyorum … Birlikte dönmeyi düşünmüşüz, laf arasında, Sürgün öleceğiz derken bıyık altında güldük seninle Bana nasılsın derken gözlerin parmaklıklar koymuş benim sınırıma Sende tutsak etmişsin beni Sende tutsak etme beni yar’ odabaşının’ toprağında ölelim Razıyım seninle elele olmasa da avuç avuç toprak atsınlar benim baskın ülkemden … Yine oturduk; ’adı lazım değil’ yerin Malum sürgünüz, İsim verme, kırmızı bültene düşer adımız Yeter ki sürgün ölmeyelim seninle … Altımızda muşun soğuk suyundan olsun isterdik İkimiz, bilirim Tahta taklidi iskemle, fonumuzda kırmızı telefon kulubesi Baksana ‘keyn’ romantikliği bile beceremiyorum aşkın başkentinde … Yahu güleceksiniz de Burada zamanlar bile darmadağın Tense’lerle sorunum var, şimdikini yaşasam dünüm ülkemde kalıyor Bugünü yaşasam ‘sımple present tense’ karışıyor Ah benim zamanı bol ülkem ‘gidiyorum dedim mi eski sevgilime ‘O’ bütün zamanları anlardı şüphesiz Derinleşiyor mevzu ‘gavur’ çayları gidip geliyor taklidi-tahta masaya Karşımdaki yeni sürgün Ellerinden belli Özlemi sarmamış stabilize yolların, nasırsız nasılsız namsız, Troçkiye öykünmüş karşımdaki Bolşevik ülkemde Karşı devrimcim değil benim karşı balkonum … Özel hayat kullanmıyorum sürgün yıllarda Lazım da olmuyor ya neyse Bitiriyor beni Kendi bitecek gibi değil Gittikçe kısalıyor sakalım Bu el berberleri ustura tutamıyor yüzümde Sabunsuz traş mı olur Yeni icat traş köpüğü, pehh! Bugün yine sürgündüm Dün sürgündeyim Yarın yeni sayfa açacağım sürgün günlere İki sürgünüz artık, Ben, sokağın sonu Ahmet kaya dinliyor karşımda ki Benimle aynı paydanın matematiği bu ‘kaya’ Zaten sürgün ölen kaç kişi tanıyorum ki Hikmet, nazım Sayıyorum onu iki kişi Bilirsin sende bende iki kişiyim sürgünde ercan alper |