19
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1291
Okunma
Şiraz’ın İrem gülü
Sen gönlümün bülbülü
Bu gönül abad oldu
Sen ol sevdamın gölü
Zayendeh Nehri süzülür gelir
Beyaz bir kuğunun endamı onda
Isfehan akşamı büyüler beni
Allah verdi Han köprüsü
Renk cümbüşünde
Köprü ayağında
Hoş bir kahvede
Kahve içiyorum aklımdaysa sen
Fuzuli diyor ki:
“Saklasan gönlündeki aşkı bir sır gibi,
Söylemesen ne çıkar a Fuzuli;
Görenler anlamaz mı sanırsın
Aşk ateşiyle yanışından acınası halini...””
Ey acem mülkünün
Nazlı Sunası
Şah meydanında ilerliyorken
Aklımda yine kara gözlerin
Mescid-i İmam da
Duada dilim
Mavi çinilere yüzün yansıyor
Mescidin büyüleyen akustiğinde
Adını haykırmak istedim bir an
Kırkdokuz çeşit yankı yaparak
Kakh-ı Ali Gapu sarayının
Terasındayım
Önümde meydan ve yalnızlığım
Cehel Sütun’un
Havuz başında
Suya vurdu yine güzel camalin
Şeyh Lütfullah
Ebu Abdullah türbelerinde
Zamanın içinde yolculuktayım
Fuzuli’nin dediği gibi
Sevda ataşiyle yanıyor sine
Şiraz’ın cennet gülü
Cabernet Şiraz’dır gül dudakların
İsfahan ilinde aradım seni
Gezdiğim yerlerde sen yoktun yine
Mor dağların lalesinde
Behnaz seni arıyorum
Sevdamızın halesinde
Behnaz seni arıyorum
Seni Acem diyarında bulmak
Milyonda bir ihtimal olsa da
Aramaktan vaz geçmeyeceğim
Çünkü sen benim kaderim oldun
Her nereye baksam orda sen varsın
Akan kanım gibi damarımdasın
Onun içindir ki:
Deşt-i Kebir gibi yanan yüreğe
Bir avuç su bulup atıver gitsin
Deşt-i lut gibi donan yüreğe
Bir avuç közü de katıver gitsin
Sadık DAĞDEVİREN
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (19)