SESSİZ VEDABir tren garında son on saniye Gideni son kez gördüğünü bilmeden salladığın el Şimdi tırnak acısı avuç içlerinde Hüzünlü yüzüne destek yumrukların oldu. İşte yine yalnızsın Doğduğun gün gibi çırılçıplak Artık sevimli değil avaz avaz ağlayışın Uykuya inat bekleyenin yok başucunda Tek kişilik bir oyunun İntihar sahnesindesin. Uzak bir fotoğrafta gülümsüyor sevdiğin Ay yüzünde bir çift zeytin karası gözleri Yüreğin ay yüzüne med-cezir Sen İstanbul’un orta yerinde bir yalnızlık abidesi. Her akşam bir tren kalkar yüreğinden Her akşam adressiz mektuplar yazarsın Satırlarına başlamadan evvel Yağmura şemsiyedir kirpiklerin Ve seni soracak olursa sevdiğin En masum yalanıdır hayatın İyiyim dersin. En büyük yalansa söylenmiştir zaten Kırık bir tebessümün ev sahibi dudaklarla Görüşmek üzere derken. Bilirsin. Kıyıya ulaşamadan sönüp giden dalgalar gibisin Ezildikçe kabaran Kabardıkça utanan Sonunda kendine ulaşan Hiçbir rüzgar sevgiliye doğru esmez Hiçbir kavşak sevgiliye çıkmaz artık. Kocaman bir yalansın belki Düşlerinde kurduğun köylerden kovulan Ne sevgini anlatabildin Ne de küfrederken pervasızca hayatın orta yerine Özür dileyebildin Sahte avuntularla kandırmadan kendini Çekip gidebilecek kadar cesur da değildin. Hikayen bitti Artık kandırma kendini Oltada balık kadar çaresiz Kanadı kırık bir kuş kadar acizsin. Doğduğun gün gibi yalnızsın Tutunamadığın hayatta Gölgesiz ve ayak izi olmayan Bir insan silüetidir yalnızca adın. Ve sitemsiz bir vedayla terkederken Ölümün Miladı olmayacak yeni başlangıçların Şimdi bir kez daha al yüzünü avuçlarına Ve son bir mektup yaz Senden başka okuyan olmasa da... Murat ORHAN |