GÜNLÜKBüyük şehirlerin birikmiş yalnızlığı vardır Kim geçerse karanlığından Sokaklarında başı boş bırakılmış ayak seslerinden tanır onu Açık bırakılmış pencerelerinden Ay ışığına saklanır hikayeler, Hüzün arsızlaşır... Bakir kalmış avizelerin altında unutulmuş gölgelerin Mabetlerinden Günlük kokularına ölüm siner Bazan yorgun bir rüzgarın Fısıltısında Korkunun ardına gizlenir Mum yanığına yol veren dualar Gökyüzünde en sahipsiz bulutlara değer… Tütün kokusu siner parmak uçlarına Dudak kuruluğunda sayıklanır Suya dokunan sevgilinin isimsiz hayali içine köz basılmış bir hikaye kıpırdanır Can evinden acır mavi En demli saatine çatar aşk Bir milyar bilmem kaçıncı yıldız sendeler
YILDIZ |
seni bekliyorum bu şehrin
eski püşkü zamanlarında
asma altında duvar dibinde
gidilecek her yerinde
sessizliği dinliyorum sen gidince
gölgen kalır sen bilmezsin
ayı gün gördüğümüz gece
ne rüzgar ne su ne yağmur
söyleyemez herşey yalandı diye
bensizliği düşündün uzun ve ince
bu şehrin en sevdiğim yeri bir kaya dibi
güneş görmez rüzgar esmez su tutmaz
geleceğini bilsem çıkarım en yüksek yerine
bir sabah ötmeyen serçeler öttüğünde
bizsizlik dinler bizi günü gelince
ve sevgili
ve aşk
yaşar sonsuzlk içinde...
çok güzel şiirine bir karşılama... sevgilerimle...