Haccâc Bin Yusuf'un kılıcının estiği Panagiadayetim bir kelebeğin yağmur azizliğini uğramaya ramak kala bir öksürük parçalıyor ciğerimi yokluğun yoksulluğundan mı yoksa tarih sayfalarında terli terli soğuk su içtiğimden mi? bilemiyorum. ruhen, fikren, bedenen bir yokluk delip deşiyor yüreğimi cancağızım Boğaz’ın dudaklarında bir martı Marmara’nın iki yakasında. Süleymaniliğim otuz iki harfin tınısında sustu bağladım, kördüğümle bedenimi Yusuf’un kuyusuna şehr-i İstanbul kadar yer kaplasa da şimdi sensizliğin sessiz çığlıklarını serpiştirdim Kız kulesi düşlerime maviliğine salıverdim beyaz güvercinleri dudak kenarı birikmiş senli cümlelerimi ilmekliyorum lâlliğime öylece kala kalıyorum kus bakışı Galata Kulesine asılı hicrandan kalan ölümcül vakalar zamanın kuyruğunda tarih sayfalarında arda kalan bir katil elleri kan, yüzü donuk, bakıyorum da hangi yüreğin Azrailliğine susamış ? hangi İsmail’in gırtlağına koyacak İbrahim’in soğuk eliyle kör bıçağı ? şimdi kum saati tenin(m)i zapt ederken irin toplamış yaralarım Hacer’in varlık nüfusunda mekan mesken bildi avuç içlerinde büyüttüğün sevda çiçeklerini deliverenler gasp ediyor gecenin en dar vaktinde bir düş kızı öksüz kalır kalemi yetim sensiz, sessiz nefes alışları cami avlusunda vuslata teyemmüm ederken küçük yüzü susma orucu yankılanıyor Eminönü sahiline gel! çek beni efsanevi Anemas zindanından örümcek ağı birikmiş merdiven tozlu raflardan çıkart beni can özüm siyah/beyaz albümde kaldı satır aralarım sal beni gök mavisi özgürlüğüne Haydarpaşa cam kenarı biletimi geri ver gece on iki treni Sirkeci de kundakladığım senli cümlelerim, vuslat ninnileri mırıldandım sana şehr-i İstanbul ben ; sensiz iken ölüyüm be cancağızım ism-i nâzımın inmez yürek kenarı özlem yanaklarımdan bir Haziran ortası sar sarmala beni tuzlu suyunla bensizliğim, hiçliğime refakatayken bir serçe sürüsü göçe zorlanıyor saçak altı evinden kavimler göçü zamanın askısına takılıyor usulca kalemim suç üstü yakalanmış ufuk bir çocuğa büründü Meryem’in dudaklarında asıla kalan bir duanın ayak izinde sal beni maviliğine yokluğunun yoksulluğundan azat et beni ey şehr-i İstanbul devşir beyaz duvaklı kağıttaki mim hali meczupluğumu s(b)ensizlikte giydiğim deli gömleği darmadağın olan zenci kölelerim. ve 99 depreminde arda kalan yüreğim ellerinde yeşeren hüsnüyusuf kasımpatı sarı papatyalar vizesiz soktu senin ülkene beni ayak basmaya devam ettikçe hiçliğimi darağacında infaza zorladım gözü deli bir hakimin kaleminde.. bak, bana şehr-i İstanbul taa zeytin gözlerimin içine kadar bak kocaman bir sen varsın beni yakıp yakan kocaman bir sen varsın vakit Shakespear’in sayfasında doğmaya başlıyor saat durdu tam on iki de buzdan renkler oyun satırlarında cirit atarken söylemler yan komşunun erikleri aşırıyor sinsice ve dillendirme dilimi s(b)ensizliğimde işlediğim faili meçhul cinayetlerin tek sanığı olurken.. saçlarımı örüyor Eminönü caminin avlusundaki güvercinler gökyüzünün saçını tarağı gökkuşağıyla gel! bir daha bak ıslak gözlerime, yamalı yüreğim mülteci kılığında girmedi ok gözlerine cancağızım saatin tik takı Yasin sessizliğinin ispatında zangoclluğa soyundu çalsa da Meryem Ana kilise Papazın günah çıkarmasında aldığı vebal yüreğimin en çocuksu yanında çıkarmadı seni ism-i nâzımın üstüne bir çizik atarken papaz efendi -Tanrı,insanın insan tarafından düzeltilmesini istiyor dedi Haccâc Bin Yusuf’un kılıcının estiği Panagiada yeni doğmuş bir çocuğun en temiz yanından bir soluk alındı hiçliğin darağacındaki sallama da . bahçıvanın yan ceplerinde senin resmin en mavisinden hani gök mavi deniz mavi ve kocaman bir mavi sen şehr-i istanbul baktıkça maviliğine ketum kalemden ruhumun en çöl yanında senli cümleler geliyor ne bir serap ne de bir terapi yüreğimi, sana nazlı bir gelin eden zamana gidiyor akrep ve yelkovan ve bir beyaz güvercin kanadını çırptıkça bendeniz sende varolma orucunda duruyorum katıksız sadece sana niyetleniyorum cancağızım avuç içlerindeki sevda çiçekleri semaya dönen yapraklarında Yakup sabrının azizliği geliyor bir dua da ete kemiğe bürünen bir Yunus’un dizelerinde buluyorum kendimi gordion 17/06/2011 Panagiada : Meryem |
tebrikler selamlar.