İç/im
"Bütün insanları şartsız koşulsuz sevebilirdim
Sevmeye senden başlamasaydım" Yürürdüm Hızlı adımlarla arkama bakmadan Karanlıkta bile gündüz netliğinde görürdüm Yüreğim bin budaklı dal Savaş atlarının cezbesinde yüreğim Yüzümde cennet sakinlerinin gülümsemesi Zihnimde zamana ait kavramlar büyütürdüm... Serinliği koştururdu nehirlerimin Bir dalga ki; kayaları ufalardı buğusu Bir dalga ki; okyanuslar yavrusu Rüzgarı tufanlardan besili... İki cenahtan can bulurdu benliğim Biri yontulmamış nefret İflah olmaz bir sevgiydi ötekisi... Bir ucundan yandımı zehrim Kağıt gibi ufalanırdı kırmızı giyinmiş tunçtan bakışlar Siyaha dönerdi alyuvarlarım Dilimin ucunda çırpınırdı ölü ruhlar... Menekşe soluklarıyla önümde diz kırardı gece Yıldızlar tepemde Zühreyi odamda misafir ederdim... Bakışlarım kırpışırken coşku içinde Bir omuzum kamerde Her yana dağlarım düşerdi Gittikçe hafiflerdi göz kapaklarım Damarlarımda sanki bir fil kalabalığı Her gece ateş olur gövdemi salardım Karanlığın taa kalbine... Sebepsizce ağlardım Başımda mücahit bir elem nöbette Fitil olur yanardım Kanardım... Sonra yine hiç sebepsiz gülümser Yıldızları kucaklardım Sanki dünya sanki kainat ellerimde... Yürürdüm Dikenli taşlı yollardan Yalınayak hemde... Yürürdüm Ne cennet sevdası kalbimde Ne cehennem korkusu gözümde... O gün asılacak olsam Güle oynaya beklerdim infaz sıramı Gölgem şahit Dilim hoşlansa da Yüreğim kaldırmazdı yalanı Yalanların bittiği yerde tek bir doğru Süpürüp gitti elimde avucumda olanı... Şimdi kör bir kuyudayım Dipsiz kör bir kuyu... Rüzgarlarım duruldu Dalgalarım cılız Yıldızım yok Ayağıma zincirler vuruldu Bileğime kelepçeler Dilimde kat kat düğümler Zar zor yutkunuyorum Ne konuşmama ruhsat var Ne ağlamama ne gülmeme Ben şimdi tozlu kefenlere sarıldım Maziden kalma hiçler tutuşturuldu elime Sayende... "Seni bile yeniden sevebilirdim Kendimi bağışlasaydım" |
Sevmeye senden başlamasaydım"
oku beni diyen bir giriş
ve
bir daha oku beni diyen bir final
"Seni bile yeniden sevebilirdim
Kendimi bağışlasaydım"