ATA'YA GÜZELLEMEBÖLÜM: I KUVVA-YI MİLLİYE SUBAYI: Afiyet olsun ağalar! Maşallah, maşallah, görüyorum neşeniz yerinde . Gök yıkılsa, kara yer batsa umrunuzda değil… Yoksa kederinizden mi içip böyle meşk eylersiniz?.. Hey gidi Koca Osmanlı, hey!.. Birkaç şaşkın mirasyedi elinde tükenip gittin işte! Yiyiniz efendiler, yiyiniz, içiniz, meşk ediniz!.. Viyana‘dan sonra Osmanlı’ya mezar kazmak değil mi ki işiniz? Son kaleler de bir bir düşüyor,her şey bitiyor ağalar, her şey tükeniyor. Belki bu son meşkiniz olacaktır, yiyiniz, içiniz, eğleniniz.” ERKEK: Ayakları bin yıllık ağaç kökleri gibiydi. Elleri ağaç kabuğunca nasır, Gözleri bir putçasına sabit. Binlerce yıl öteden bakar gibiydi. ERKEK: Nal sesleri çınlıyordu kuru bozkırlardan. Kadın sesleri, çocuk sesleri. Aç midelerin, acının, yıkımın, ölümün çığlık çığlığa soluk sesleri. Yürüyordu kaderine tutsak olmamak için. Yürüyordu öle, yite. Ortaasya’ nın kuru, bereketsiz bozkırlarından, Umut yeşili Batı ovalarına, kır çiçeği yaylalarına, soğuk soğuk sularına. Yürüyordu öle, yite. Yürüyordu kök salıp, dal, budak vererek. Yürüyordu kendi çizdiği talihine. ERKEK : Düşman ateş gibiydi fırtına olduk. Sel olduk, deniz olduk. Düşman döne döne geldi. Karanlık bir gece gibi çökünce üstümüze, Gün olduk, güneş olduk. Gök bizimleydi. Yer bizimleydi. Yürüdük bir kaç can bırakıp mal, davar, kan bırakıp. Yürüdük yeni gün doğarken yüzümüze KIZ : Yurt dedik bu toprağa. Ana gibi bağrına basıp can verdi. Kan geldi soluk yüzlü bebelerin yüzüne. Yurt dedik bu toprağa, Ana dedik, can dedik. Yüzü güldü tüm yorgunların. Gül dalından bal derdik. Bal akardı dillerinden, Bu can senin “al I..” dedik. Yurt dedik bu toprağa Ana gibi bağrına basıp, can verdi. Sevip, okşadık gönülden Kuşlarcasına özgür, kendi başına buyruk, Ateşinde kavrulduk. Bir verdik, bînlercesîne, doyurup sinesinde “Kal !..” dedi. ERKEK: Bir tohumdu gürbüz kuşaklara gebe. Göklere dallan değen çınarcasına düşleri. Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe. Bir tohumdu kök salıp yedi kat yerin dibine, Nemli dudaklarından parlak yıldızlar dökülmekte ellerine. Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe. Gün ile yıkandı, gün ile doydu. Serpildi, boy verdi. Baş eğdiler, diz çöktüler, kulak verdiler sözlerine. Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe. Gün ile yıkandı, gün ile doydu. Serpildi, boy verdi. Doğuda Acem elleri, Batıda adı geldi Viyana önlerine. Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe. Baş eğdiler, diz çöktüler, kulak verdiler sözlerine. Büyüdü dal budak salıp dört bir yanma evrenin. Çöl ateşinde umut gibi, Daldasında uyudu bebeleri. Büyüdü dal budak salıp dört bir yanma evrenin, Silindi yürekten korkuları. Baş eğdiler, diz çöktüler kulak verdiler sözlerine, Gün oldu geceleri. KIZ : Güç birlikten doğarmış. “Sen !..” dedi, “Ben !..” dedi gölgesinde kalanlar. Oynadı ya toprağa salınan kök, Düşünce birbirine ayakla baş, elle tırnak… Kemirdi koca çınarı kurtlar, kuşlar, yılanlar. Karışınca ayakla baş, elle tırnak… Her yana hakim oldu aşa zehir katanlar. En ince damara dek diş izleri yürüdü. Dışarda fırtına, kar, yağmur… Yıkmak için çınarı sıyırıp da kolunu, Binlerce balta UTANMADAN YÜRÜDÜ !.. GENEL DURUM ANLATICI Mondros’la Türk dünyasında yeni bir dönem başlar vatan baştan başa talan edilmiştir. İnsanı yorgun, bitap, güçsüz ve umutsuzdur. Son kaleler de bir bir tutsaklık bayrağının gölgesine girmekte, koca Osmanlı dökülen göz yaşlarının selinde bilinmeyen sonsuzluklara doğru hızla sürüklenmektedir. Çile çile dokunan tutsaklık zinciri Anadolu’nun en ücra köşelerine doğru çekilip, o görkemli ölünün mirası, aç sırtlanlarının kanlı dişleri arasında didik didik edilmektedir. ERKEK: Vatan elden gitmekte Çile çile dokunmakta tutsaklık zinciri Padişah kendi can derdinde Fransız, İngiliz, Ermeni, Yunan … Yutulmakta birer birer, Yok olmakta koca Osmanlı Bir koca ölü mirası paylaşılan ERKEK: Kanını emmeye geldi, Bu zırhlılar , bu ordu, mitralyöz…. Göz göz içimizde acı, Izdırabın en vahşi alevleri Yanmaya geldi. ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ: Eyvah Neyim var, neyim yok hepsini aldılar Mal, davar, Tohum, Oğul, Koca, Hepsini… ZİNCİRLENENLERDEN BİR ERKEK ( I ): Çeliklere sarındılar geldiler hay oğul !.. Ateş ve kin kustular toprağıma ZİNCİRLENENLERDEN BİR ERKEK: Ak dualarına sığındık, akça ninelerin Nasırlı eller işlerdi toprağı Görünmez oldu barış güvercinleri ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ: Geçmez oldu yüce dağlarından Kartal bakışlı Koç Köroğlular Dadallar’dan haber çıkmaz oldu ooyy!.. ANLATICI Eller uzunmakta gökyüzüne doğru. Akça ninelerin tükenmez duaları nasırlı ellerden gökyüzündeki güzelliklere doğru ilahi bir istekle yol almakta, göklerden bir kurtarıcı beklenmektedir. Kartal bakışlı Koç Köroğlulular’dan, Avşar Şahini Yiğit Dadallar’dan ümit kesilmemiştir. KORO İÇİ ERKEK Korkak omuzların kaldıracağı başarmak. KORO İÇİ BİR KIZ Onuruyla ölmek de bir iştir sırasınca KORO İnsan alnına sürülen karaysa rezil yaşamak ANLATICI : Eller uzunmakta gökyüzüne doğru .Akça ninelerin bitmez duaları nasırlı ellerinden birer umut olup ak bir güvercin kanadında uçup gitmekte güzelliklere doğru. KORO İÇİ BİR KIZ (Anne) Bir oğul vermeyile gök yıkılmaz ya dediler Bin oğul vermeyile kara yer batmaz ya dediler Gök yıkılsa, kara yer batsa gerek KORO İÇİ ERKEK: Hani benim elim, obam Körpe gelinlerim, yiğit ellerim. Gün yüzü değmemiş sırma örüklü kınalı elli ince belli kızlarım?… KORO İÇİ KIZ Bu koca ulus boynu bükük kalmaz ya dediler Gök yıkılsa kara yer batsa gerek “Bu zülüm sonsuza dek Var olmaz ya !” dediler ANLATICI İzmir gözleri yaşlı gelenleri karşılar Kordon boyu bir mahşer. İzmir’de ölümcesine bir olay yaşanmaktadır. ANLATICI (Devam eder) : Yüzyıllarca himayemizde, gelişip semiren Rumlarla doludur caddeler. Ellerinde Yunan bayrakları, neşeyle, heyecanla ve taşkınlıkla gelenlere çiçek atarlar. KORO İÇİ ERKEK : Hey sert kayalar, bakır yüzlü, kurşun yürekli askerler! Hey kara gök, ak köpüklü deniz! Hey ağzından ateş kusan canavarlar KORO İÇİ ERKEK. Ölüm, bir gül bahçesine Girivermek gülüm KORO İÇİ KIZ: Ölüm , güneşçe ısıtıp yürekleri Ölüm, bir gülle parçasıyla gülüvermek gülüm KORO İÇİ ERKEK: Hey kara gök, ak köpüklü deniz! KORO Bayrak dalgalanmayan yerde Onursuz canı neyleriz! ANLATICI : Gözler, gemilerden inmeye başlayan Efzun (Yunan) askerlerine dikilmiştir.Bağırtılar , çağırtılar göklere yükselir. Alkış sesleri arasında yürüyüşe geçerler . En önde dalgalanan Yunan bayrağı onurumuza dokunan kara bir leke olur. (Fonda Efzun askerlerinin İzmir’e çıkışı . Öğrenciler bu görüntünün iki yanında kümelenmişlerdir.) KORO Kara leke silinmeli, Onur kurtulmalı…. HASAN TAHSİN: Bir günde bin yıl yaşadım ana Bin yıllık hınç birikti düşmana Toprak Benim toprağım Havada uçan kuş Beni tanıdı yüzlerce yıl Ben otardım duvarımı yaylalar boyu Dağlarında kaynayan suyun Tadı damaklarımda Ellerimde dumanı yücelerin. Bir günde bin yıl yaşadım ana Bin yıllık hınç birikti düşmana. KORO: Sorulacak bir bir acısı küsen tohum, dökülen başak Bize yaşamak yasak… HASAN TAHSİN: Verilmezse hesabı dökülen kanın Kurtulmazsa her karışı vatanın KIZLAR KOROSU: Yüreğim saram sana Canımı verem sana De durma davran oğul Bu anan sana kurban Vatana kurban oğul ANLATICI: Bir bomba patlar Hasan Tahsin’in ellerinden. Ortalık toz duman olur. Düşman neye uğradığını şaşırır. Ardından Hasan TAHSİN yakalanıp paramparça edilir. Gözleri ak bir alnın mutluluğu ile güler. Kara silinip onur kurtulmuştur. KORO İÇİ KIZ: İlk kurşun bir alevdi Yanıyordu baştan başa İzmir yanıyordu ya … Yanan tek İzmir değildi Yangın taa şuramızda! KORO: Kumlar sayısınca idi düşman Kumlar sayısınca Hüzündü kapımızda ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ: Bağlar bozuldu Yuvalar dağıldı Yollar silindi can… Umduk, bekledik ve düşündük ZİNCİRLİ BİR ERKEK: O gün ilk ateş damarımızda Alevlendi can… KORO: Geceler korktu bizden Aydınlıklara gebe geceler Binlerce çiçek boy verdi Çatlak bağırlardan Gördüğümüz Benzedi düşlediğimize Haydi ! Dedi bir ses O, altın saçlı kahraman Mavi gözlü dost bakışlı… ANLATICI: Bir haber bekler Anadolu. Milyonlarca göz sabahı bekler gönlünde. Milyonlarca göz ufuklardan bir güvercin uçuşu, ak bir güvercin muştusu bekler. KORO İÇİ ERKEK: Yiğit yola çıktı. Duru sularcasına tut gönlünü bacım Gül artık, Kara bulutlar arınıversin. KORO İÇİ ERKEK: Yiğit yola çıktı, behey koca dünya ! Yürüdü geçtiği yerlerde ateşten izler bırakıp. KORO İÇİ KIZ: Yiğit yola çıktı. Rüzgarla kol kola girdiler. Yel gibi, yiğit gibi yürüdüler… SAHNE ÖNÜNDEKİ KIZ: Güzel yolcu beni de al yanına. GRUP 1 Beni de ! GRUP 2 Beni de! TÜM KORO Beni de! KORO İÇİ KIZ Yağmurlu bir duman tütmekte Samsun kıyısında Yanmakta Kuva-yi Milliye ateşi Gönül ısıtan bu ateş yakan, kahreden ateş sanki Zülüm karşısında. ANLATICI : Amasya’da doğan güneşin ışığını, gönüllerde hissedersiniz. Gönüller bir olmuş bu ateşe can vermektedir.Amasya’yı baştan başa görünmeyen bir alev sarmıştır. Yeniden doğuşun sevincini yaşarlar. Hallaşır, helalaşırlar giyinirler bir bir yiğit urbasını. KORO: Aşımızı paylaştı bizimle Onunla dimdikti başımız KORO İÇİ KIZ : Aşımızı paylaştı bizimle Hallaştık, helalaştık KORO: Onunla dimdikti başımız KORO İÇİ ERKEK: Yeşilırmak boyu Çiçek çiçek, yeşil yeşil, al al umutlar. KORO: Onunla meltem oldu, kurudu göz yaşımız KORO İÇİ KIZ: Sabır nakış nakış işlenmiş yüreğimize Ferhat’ın dağla savaşını dinledik Yüzyıllar boyu. Çileye gül derdik günlerce Bağrı oyuk kayalar şahit azmimize Vurgunuz bu toprağa derinden KORO: Bu toprak uğruna kavgamız. Bu toprak için dünyayı Oynatırız yerinden ANLATICI: Erzurum’da Dadaş heyecan içindedir, sabırsızdır. Yerinde duramaz. KORO İÇİ ERKEK: Erzurum ışıkları umut yüklüydü Göz kırpmadan sabahı bekliyordu Erzurumlular Nice kavgalara dur demiş Palandöken, Nice acılara göğüs germiş, Ne canlar vermiş Erzurum. KORO İÇİ KIZ: Erzurum gece içinde Erzurum ışıkları umut yüklüydü Gök kırpmadan sabahı bekliyordu KORO İÇİN ERKEK: “Dur!” dedi bir ses Dur diyelim düşmana KORO İÇİ ERKEK: Top mu yok? KORO: Balta var … KORO İÇİ ERKEK: tüfek mi yok? KORO : Kazma var… KORO İÇİ KIZ: El var KORO: Parmak var, tırnak var… KIZ: -Ah ! bir bilseniz bu yürekte harlanacak ateş var. KORO Bağımsızlık uğruna can verecek Dadaş var ANLATICI: Binlerce ses, yüz binlerce top gibi patlar düşmanın suratına karar verilmiştir. Yay kurulmuş, oklar hedefine yöneltilmiştir. Topluluk çalkalanır, Kemal Paşa’ya yol açar, gönül verirler. KORO İÇİ ERKEK: Aha şart olsun Sarı Paşamız bilir Aha şart olsun ”Ölün” dese Göz kapalı gidilir Çelikten bakışları var ki babam Deme gitsin Bir dikilince ayağa, Büyür, büyür de gönlümüzde, Dal verir, budaklanır, Başı göğe değer. KORO: Yürüyünce düşmanın aklı döner. KORO İÇİ KIZ: Adına kurban Sarı Paşa’mın Aha şart olsun “Ölün!” dese gözü kapalı gidilir. KORO İÇİ ERKEK: Birlik şarabından içip, Dirlik sofrasında doyuldu Damla idi doldular, Toplanıp sel oldular Akıp yücesine, Gündüzün gecesine, Uzanan bıçak gibi, geceyi ışığa boğdular. KORO İÇİ KIZ: Güçlü bir kaynak gibi Yerden fışkırırcasına, Kara toprak alnına Kandan antlar yazdılar Can ve sevgi ile harladılar ateşi O gece gökyüzü yıldızlarla doldu. Binlerce korku, dehşetle can gözünü açıp. KORO Binlerce gönül Sivas’ a doğru Sırtladılar güneşi ANLATICI: Sıvas’ta bağımsızlık savaşımının son düzenlemeleri yapılacaktır. Delegeler gelir dört bir yandan. Gelenlerin her biri , Kuva-yı Milliye ateşine bir kıvılcım atar.Samsun’da harlanan ateş, Amasya’dan Erzurum’a ve nihayet Sıvas’a güçlü bir istekle taşınmıştır. KORO İÇİ KIZ Duyun ey yüce gökler! Duyun beni … Duyun evren denizinde, Yüzen gizler! Ne yücelerden gelen yazgıdır bu Ne kendi ellerimle yoğrulmuş. KORO : Ama birileri var soframda aşıma ortak olmuş. ANLATICI: Toplanılır. Bilgiler verilir, bilgiler alınır.Vatanın gücünden, silahsızlıktan bahsedilir. Kimi “İngiliz” der, kimi sözü alıp, Amerikan mandasında karar kılar. Bunlar büyük karar öncesinin ince acılarıdır. Tutsaklıktan kurtulup, bir başka tutsaklığın kucağına düşmek demektir. K.VASIF: Bizi büyük bir devletin yönetmesini kabul edelim hele, şartları daha sonra görüşürüz. MACİT BEY: Çözülmesi gereken şu: Bundan sonra tek başımıza yaşayabilecek miyiz ? yaşayamayacak mıyız? Hangi devlet koruyacak bizi, nasıl koruyacak? RAFET BEY : Bizim Amerikan güdümünü tercih edişimiz, bütün toplumu tutsak kılan, yürekleri, vicdanları söndüren İngiliz güdümünden kurtulmak içindir. Amerika daha yumuşak ve milletlerin vicdanlarına daha saygılı olduğu içindir. TIBBIYELİ GENÇ: Paşam temsilcisi bulunduğum Tıbbıyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer, edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun , şiddetle reddeder kabul etmeyiz. Örneğin manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder kabul etmeyiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır, tel’in ederiz. KORO O sonsuz ve daima gerçek kalacak Gök, engin-yer, uçsuz bucaksız Gök de onu öğrenecek, yer de Tüm ayrılan yollar onda son bulacak. MUSTAFA KEMAL Efendiler, temel ilke, Türk Milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.Bunun yolu da tam bağımsızlıktan geçer. Ne kadar zengin ve büyük olursa olsun, bağımsızlığından yoksun bir millet uygar insan karşısında uşak durumundadır. KORO: Sarmış gönülleri kara duman Gözlerimize mil çekmişler Kolumuz kırık. KIZ: Kan ile suladık gülümüzü ateş ile dağladık ağladık ERKEK: Ağlamaktan çare çıkmaz Eldir gözyaşına bakmaz Çöreklenmiş soframıza uğursuz “Hoşt” demesen kalkmaz. Dedik işi karara bağladık. MUSTAFA KEMAL: Yabancı bir devletin, koruyuculuğunu istemek insanlık niteliklerinden, yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez. KORO: Ezildik üzüldük çözülmedik Bağlandık bir vücut gibi KIZ: Ne İngiliz ne Amerikan mandası KIZ Özgürlük nakışıyla işledik gönülleri ERKEK: Açlığa “He!” dedik Susuzluk caba urbasız azıksız ama… KORO: Tanrım Bu vatan bizim dedik Geldik sana KIZLAR KOROSU: O, pasın altında cevheri gördü Külün altında lavı Duran suda girdabı gördü ERKEKLER KOROSU: O, cevhere uzanıp bir bir Lavı parlattı, girdabı coşturdu. ANLATICI: Ankara’ya bağımsızlık güneşi doğmuş, dağlardan bellerden sesler gelir. Birliğin , dirliğin yeniden uyanıp varoluşun sesidir bu. Dağlarda, köylerde, şehirlerde ulusal direnişin ilk çiçekleri açmaktadır. Genç, ihtiyar, çoluk çocuk…Herkes bir somun kara ekmeğe çete yazılır. KORO Ve dağ yürüyordu ardına bakmadan Ulu bir dev gibi öfkesini yumruklarına saklamış Ve dağ yürüyordu korkmadan Tek bir yürekcesine atan kurdunu , kuşunu Ve bilcümle yaratığı takmış peşine Ve dağ yürüyordu ERKEKLER KOROSU: DÜŞMAN KAPIMIZDA, SARILMALI SİLAHA KÖŞE KÖŞE , BUCAK BUCAK KİRLETEMEDEN TOPRAĞIN HER ZERRESİNİ TUTMALI SİPERLERİN HEPSİNİ ERKEK: Gözleri kömür karası Simsiyahtı Tel tel olmuştu sinirden bıyıkları Donuk dağların sırtına vuran gün gibi Coşkun akan su gibiydi İki ayağının üzerine dikilip yırtıcı bir şahin alıcı bir kuş gibi ERKEK 2: Aha! Diyordu Düşman kapımızda İki adım sonra Vatan da yok Namusumuz da… ERKEK 3: Zavallı Antep Antep aç, Antep susuz, yalın, Antep silahsız Varsa bir can… KORO: Cansa can Kansa kan Al kurban! KIZ 1: O yiğitler ki her biri bir arslan örneği Ölüme yoldaş Ana,baba kız, oğul, kardaş… KIZ 2: Deniz gibi dalgalandı Antep Kömür renkli bulutlar belirdi göklerde Göklere sanki değer dalgalar KORO: Boğmak için düşmanı sinesinde, Gökten yere indi bulutlar ERKEK Bir Şahin’di On binlerce Şahin yurdun dört yanında Gökler ağladı Toprak yas tuttu Şahin Bey vurulanda KORO Azdılar Bir avuç insandılar Antep değil sanki Her biri vatandılar… ANLATICI: “Urfa’da aynı vahşeti yeniden yaşarız. Düşman elini , kolunu sallayarak çöker omuzlarımıza.Türlü eziyetler içinde kıvranır insanımız.Tutsaklık yüz karası… KORO: Vatandır göz açınca gördüğün, İnsanın en tanıdık sana Bir namus , bir silah, bir at… Ölüme gider insan uğruna KIZ: Kabına sığmayan deniz gibiydi Urfalılar Tunçtan bir putçasına suskun Çöl ateşinde kavrulmuşçasına Alev doluydular ERKEK: Yırtıcı bir şahin örneği, Alıcı kuşlar gibi, Dalıp çıkıp düşman üstüne Pençe pençe ateş yağdırdılar. KORO: 10 Nisan 1920 gecesi Düğün dernek kuruldu. Gelenler, geldikleri gibi gittiler ANLATICI Maraş küçücük kasaba. Maraş kolay lokma. Doymaz gözlerini çevirip, iştahla bu küçücük lokmaya uzanır-lar KIZ Maraş’ı düşman almış Sokakları utanç içinde. Gözyaşlarına boğuldu gönüller. Fırtınalar kaynamakta dört yanda. Gökyüzünde kara kara Bulutlar toplanmakta. ERKEK Soğumuş kanları kızıştırdılar. Doğruldu bükülmüş beller Terazileyince usta eller KORO: Gez, göz , arpacık … ERKEK: Top gibi gürledi KORO: Maraş gibi , vatan gibi, can gibi, Ata yadigarı mavzer ERKEK Al yazmalı gelinlere değen göz Kınalı parmaklara dokunan eller, Kan gölünde boğuluverdi bir bir Kopuverince dağlardan o coşkun sel… ANLATICI: İstanbul hükümeti düşman elinde. Direniş hareketini sekteye uğratmak için elinden gelini yapar. Yanımızda olması gerekenler, karşımızdadır. Yüzyıllardır aşımızı paylaştığımız öz be öz Türk çocuklarıdır onlar. Düşmanla birlik olan İstanbul hükümetinin kışkırtma ve yönlendirmeleriyle sırtımızdan hançerlerler .bizi. Kardeş kurşunu çaresiz göğüslenir. Güçlü sinelerde eritilir.Aznavur,ÇopurMusa, Delibaş…Bir bir mağlup edilirler. Hainlikleri cezasız kalmaz ERKEK : Akdeniz’in üstünde Usul usul ak bulutlar kaynar İzmir Körfezi mahşer Alev alev yanar KORO: Coşkunca atıldık ileri İnönü Sakarya Dumlupınar ANLATICI: “Düşman kaçıyordu yüz geri. Kara bir bulut gibi. Binlerce yılgın çekirge sürüsü gibi.Ardından bayrak bayrak, güneş güneş, dalga dalga askerimiz .Öyle güzeldi ki … ANLATICI: İzmir yolu açıldı. Omuz omuza , yürek yüreğe, ölümü karşılayanlar, düşmanı denize dökmek için atlı, yaya, aç, yalın uçarcasına aşıyorlardı dağları, tepeleri… Bereket kokan ışık gibi çöküyor İzmir körfezine duman .Duman duman göklere yükseliyor acılar. KIZLAR KOROSU : Tepelerde binlerce yürek Binlerce yürek Mustafa Kemal demek Öfkeli bir kırbaç gibi yüzlerine Binlerce yürek ardından Zafere yürüyordu ERKEK: Nal seslerimizde zaman O ilk yurttan kalan Altın bir ışık gibi Parlayarak alnımızda “Geldim!” diyordu Varım hala Tarih gülerek bakıyordu Kıralan son prangaya KORO: Ben Türküm Nice sıratlardan geçmiş bu ayak Nice yağmur, sel görmüş Nice fırtınalar atlatmışım Ben Türküm Ne zaman darda kalmış Ne zaman bunalmışım Tarihi ben yazmışım BÖLÜM: II MUSTAFA KEMAL “Gerçek ve zor savaş şimdi başlıyor.Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de gösterece-ğine hiç şüphem yoktur.” YAŞLI BİLGE: Kaynayıp piş hayat mayasıyla Alında ter , yürekte sevinç ol da gel, Ham yüreklere doğ güneş gibi Bilgisizlik gecesini güne boğ da gel Aman haa , yarım kalma tam ol da gel … YAŞLI BİLGE ( 2) Toprakla çeliğin kavuşması ne güzel Suyla tohumun sevdası Ne güzel damarda yürüyen kan Senin ellerin işlemekte demiri Senin ellerinle yoğrulmakta zaman Bu bir kıvılcımdır oğul Düştü mü yüreklere Alev alır göğe değer Erir cehennemin en kahpe alazları alevinden Çözülür en çetin zincirleri tutsaklığın Silinir göklere çöreklenen duman Bu ateş özgürlük yüklü oğul Sabır yüklü, inanç yüklü Ve bir gün doğumu sancısı ki oğul Işıkça bir göz mavisine Döner zaman… YAŞLI BİLGE (3) Demir tavında gerek. O ateşli yolu geçen ayak pek olmalı oğul !.. Karanlıklar gecesine açılan umut, Ay’a kardeş, güneş olmak güç oğul !.. Hadi oğul, can oğul!.. Uygarlık ateşidir yüreğe nakışlanan, Gerçeğe adımları bağlayıp da yan oğul !.. KIZ (Öğretmen) Ateş gibidir düşünce Örtünce üstünü can verir Can verir gün boyu saz çalan cırcır böceği Gönlü rahat girer kış uykusuna karınca Ateş gibidir düşünce Örtünce üstünü can verir Kararır beyinlerin ışığı mutluluk ezgileri susar; Cahillik batağına düşer insan Uygarlık ülküsünden uzak kalınca ÖĞRETMEN: Yürüdük doğan güne karşı. Ok yaydan çıktı ya bir kez Coşkun alevlerle dolu yürekler. İlham alıp çığ gibi büyüyen damlalardan, Sel gibi doluşup geceler üstüne, Görkemli fırtınalar yarattık Taptaze umutlardan. Ok yaydan çıktı ya bir kez, Bilgi çiçekleriyle taçlandı kıraçlar, Binlerce olgun meyva yetişti koruklardan. Yürüdük doğan güne karşı, Alaz alaz yürekleri yalayan O ızdırap rüzgarına ‘’dur!…’’dedik. Sildik alnımıza yazılan ilkçağ karanlığını Kurduk dört köşesine vatanın Millet okullarını. Doksanında harfleri seçti Mehmet Dayı Hatçe Nine yamacında. Yüreğinde buz dağları eridi. Tam ortasından çatıp da çizgileri Işıkça bir heycanla bağladı’’A’’ yı Yaşa Hatçe Nine, Yaşa Memet Dayı… ÖĞRENCİ Bilinmeyen gizlerden bahset bana, Bilmek istiyorum. Akıl dalgıcını yıldız yıldız, Güneş güneş… Yolunu göster bana VARMAK İSTİYORUM !.. KORO: Gözlerini ver bana !.. Bakıp dünya ötesine, Bir bir gerçekleri Senin gözlerinden bir daha GÖRMEK İSTİYORUM !.. ÖĞRETMEN: Senin alınyazını yazacağım Edirne’den Ardahan’a. Sarıp demir ağlarını mutluluğun, Çelikten bacalarının kuracağım. Senin alınyazını yazacağım yeniden, Bilgisayarlar üstüne. En parlak ışıklarını sunacağım sana, Ay’dan, Jüpiter’den Uranüs’ten KIZ: Bu eller benim ellerim, Nakış nakış dokuyacak yeşili. Bu eller benim ellerim. Özgürlük nakışıyla işleyecek demiri. KORO: Uygarlık yoludur bu yol uzun, dik ve zahmetlidir. ERKEK: Pıtıraklı , kumlu , tozlu çamurlu dikenli yol. Bu yol sapa çıkmaz Aynı ateşten ve aynı alevden geçerek YÜRÜMEK GEREK. KIZLAR KOROSU: Çağdaş, yeni ve uygar!.. Bu yeni yarışla savrulmakta zaman. Çatlamakta habire tohum, kurtulmakta kabuğunu kıran. ERKEK: Artık gece sona erdi, güneş yükseldi. Vurunca yüzlerine aydın düşünce , Yüreklerinde denizler çalkalandı Fırtınalar çıktı açık denizlerden Açık denizlerden bir gemi ruh verdi, can getirdi. Toprak silkelendi derinden Bir yüce ses ki taa , yedi kat yerin dibinden bilimden, teknikten… Ve bir ses ki ‘çalışana gökleri verdim !’ dedi yürekten ERKEKLER KOROSU: Sal altın ışıklarını, Boğ karanlığa giden yolları, Doğ ufkumuza güneş,. KIZLAR KOROSU: Emeğin bereketin, başağın, sarı saçlarında rüyam, KORO: Selâm Yeraltına makine salan insan eli, Selâm gökyüzüne akıl ışığından Parıltılar salan dünyam!.. ERKEK: Doğan güne merhaba Şimdi can bulacak yurdumun Fabrika bacalarından yükselen duman Çeliğe hükmeden el Alında domur domur Dökülen ter merhaba!.. Merhaba kaynayan kan El el aydınlıklara Bir olup umutlara Koşan vatan merhaba!.. Merhaba Yunusça yürek Semâ meclisinde Mevlâna Merhaba dostuyla ağlayana Gönülde yanan güneş Esip de yalım yalım Umutsuzluğu silen rüzgar Gülen çocuk Yemişe duran çiçek Yorulan kol İşleyen demir Hedefe uzanan yol Kutsal emek merhaba!.. Merhaba sırtlayan omuz Yüce insan merhaba!.. KIZ: Bizi bizim kadar kim tanıyabilir, Kim sevebilir bizim kadar ? Kim tutar elimizden , yollarımız dolaşınca ? Kim gerilik zincirini kırıp, Kim sevinç gözyaşları döker biz göklere ulaşınca KORO: Kim benzer bize bizim kadar ata binip gezende? Kim Karadenizde horon , Kim Erzurum’da bar, Kim Ege’de efe bizim kadar?… KIZ: Gör , öğren Ne gerekse mutluluk için. Kötü mü , bir mumun etrafında pervane olabilmek KORO: Büyümek , yücelmek, arınıp tüm kuşkulardan Atatürk olmak. MARŞ Gözümüz yücelerde, yıldızlar bize yakın İnançla çıktık yola, aydınlığa bu akın Bu büyük bir yarıştır, dönmeyeceğiz geri Bize durmak yakışmaz, hep önde, hep ileri Atatürk çocuğuyuz, yürüyoruz el ele Coşkun sular gibiyiz dur denilmez bu sele Yarınların yurdumun bizlerle arınacak Atatürk meşalesi sonsuza uzanacak Çalışmakla olacak yurdumuz büyük cennet Mutluluk Türk olmaktır, yaşamak Cumhuriyet. Atatürk çocuğuyuz, yürüyoruz el ele Coşkun sular gibiyiz, dur denilmez bu sele KORO: Günüm senin ışığın Geceme yoldaşsın sen Seni okur, seni hecelerim, Seninle aydınlanır Seninle biter gecelerim. - SON - Zekeriya ÇAVUŞOĞLU |