Adı ‘Sevda’ydıGölgesine aşkın kanadı değdiğinde sevmişti hayatı Küflü bir bıçak sırtında dolaşmıştı tüm yeryüzünü Işıklar günü çok kereler terk etti sevdayı özledikçe Bir yangın diğerine sıçradı, aşk onu hiç terk etmedi Hep ayrı ezber, ancak aynı replikti sevdayı oynamak Yıldızsız bir sahnenin arka koltuğunda uyurdu sevda Alkışlarla uyanır, gözyaşıyla hüzünlü düşlere dalardı Eskimiş perdeleri geceleri bedenine yorgan yapardı Yılgın anların keder molalarında ruhunu tarardı sessiz Gülüşlerini okşardı bir adamın sırçası dökük aynalarda Sahte renklerden umutlar beslerdi titreyen dudağında Yaşamak gönülsüz bir düş oyunuydu hicranlı sofrasında Dönüşümü olmayan kederlerin kartları asılıydı duvarda Her gece kararsız çığlıkla restleşirdi, sarılırdı coşkularına Sürgün sorgular kaynardı koynunda, kanardı yatağında Adı ‘Sevda’ydı, imkansız aşkı arardı mayınlı kucaklarda Selahattin Yetgin |