Bil...
Bil
Sensizlik kanıma dokundu Kanımda parmak izleri muhacir bir kabusun… Benden başka sığınacak bir yer bulamadı Rüyalarımı verdim: rehin… Bil Hırçınım Gözlerine bakarken ayaklanan merhametim Şu şehre sensiz bakarken pençesi oldu küsmüşlüğün Gözlerinin kahverengisine sığındığım akşamlarda Ne zaman gülsen dudağının kenarından havalandım baharlara Artık konamıyorum kimsenin selamına Dokunamıyorum Haczedildi parmaklarım Bütün borçlarını ödedim Dilimi verdim Bil Yabancıyım Akrabasızım Komşularına görünmeyen bir mahalleli Fırından bayat ekmekleri isteyen de benim. Bil… Ucuz evlerde Küçük balkonlarda Güneşe çocukluğunu seren bu adam Masasında kitapları ve birikmiş çay bardakları arasında Seni temize çeken bu adam Bil, umudun hicretini, sürgün bir sahabe gibi yaşadı Beni almadılar ülkelerine Mevsimlerine Resimlerine Kovuldum nehirlerden , çamurlu sulara soktum ellerimi İntihara zorladılar Çıldırmaya... Yapmadım hiç birini Oturdum kendi ekmeğimi yoğurdum Ona da kuşları dadandı sensizliğin Vermesem öleceklerdi… Sen yaralandın Ama ben karalandım Zaman seni onarır da Beni kazır halbuki Şimdi yüzümü tanımadığım aynalara uzatıyorum Senden sonra kimseye adımı söylemedim çünkü Bana herkes bir isimle seslendi Herkese dönüp baktım. Herkese… Ben hiç doğurulmamalıymışım meğerse Kulağıma ezan okunmamalıymış… Senin kapının önünden bile geçmeyen bir cenaze arabasından başka Beni alıp götürecek hiçbir yolculuk olmamalıymış… Şimdi sevin güllerin kızı Şimdi çeyizini hazırla Seni dualarla uğurlasınlar Beni kısa kesilmiş makamsız selâlarla… 28 05 2011 06.02 kıztaşı… |