ISLAK KANATLI KELEBEKFiyakalı kapağı altında Başlığı konmuş bir hikayeyim Yazılmayı bekleyen… Tenhalığım ürkütüyor beni Eşyasız dev odalar gibi yankılanıyor yalnızlık beynimde Nereye , hangi aynaya baksam Yalnızlık sızıyor gözlerimden Yalnızlık, katranını döküyor yüzümün duvarına… Karanlık kusuyorum ağız dolusu avuçlarımda tenekeden yıldızların hasadı Ve ellerim kanıyor Çok kötü kanıyor ellerim Dedim ya boşum Ağırım aksine kendimden Korkarak geçiyorken günlerin sokağından Solgun mektuplar yazıyorum kendime Yaprağını dökmüş zamanlardan Yağmur öncesi güneşli bahçelere… Kuşlara… Suya… Katıksız ekmeğe… Çıkmamış ikramiyelerin hayallerine… Ben küçük bir çocuk düşlüyorum şimdi Kalbinde bisiklet kazası yaraları Kaldırıma oturmuş Ağlayan bir çocuk Burnunu çeke çeke ağlayan sadece Kuyu muyum , Yoksa içindeki Yusuf mu ? Bir hiç miyim yoksa ? Boşluğa yakın, umuda uzak Terk edilmiş bir şehirim belki Köhne yıkılmış duvarların dibiyim Yılan, çıyan ka(y)nayan… Bir ayrık otu belki Öylesine bitivermiş Özenilmiş bir bahçenin tam da göbeğinde… GILS SIBRAN |
Kalbinde bisiklet kazası yaraları
Kaldırıma oturmuş
Ağlayan bir çocuk
Burnunu çeke çeke ağlayan sadece.
__________________________________]
evet ben en çok mısralarda ağlamayı seviyorum dediğiniz gibi.
düşünce yüreğe od'lar...gider dostu yoklar.
eğer od'a yoksa döner yüreğini od'lar..
buz gibi esen boranlara düşen kordur şiir...yakana selam olsun.
yüreğe sağ selamet..
sen buralıısın gel bu yolda devam et...
yüreğine sağ..