ÇARE/SİZ KİM ?
artık
bildiği yolların istediği yere gitmediğini anladı şimdi kuyuya atılan bir Yusuf, ölü bir aşk mektubu, kayanın üstünde korkak bir güvercindi her bir sesle anıları yanıyordu içinde her şey gece, her yer buzuldu acısı bir kaya kadar sert, bir yalnızlık kadar boş, bir buz dağı kadar devasaydı gittikçe içindeki karanlığa gömülüyor, alnının ortasındaki aşkın feneri sönüyordu öyle dolmuştu ki artık sulara ihtiyaç yoktu gözyaşının tek damlası tüm dünyadaki çukurları doldurup denizlere taşacak gibiydi kahırlarını nasıl kundaklayacağını, içine gömdüklerini ne yapacağını bilemiyordu alnına vurulacak ’’hükümsüzdür’’ damgasına bile razıydı içindekiler koca memeli bir devin ayak sesleriydi ya çürük bir domates gibi ezecekti ya da emzirecekti 28 mayıs 2011 / Ankara |
serseniş değil bu öğretmenim sempati
sağlıcakla kalın