ZİYARETİ SOHBET
Islanıyorken toprak bulutun gözyaşından
Geçmeyen zamanlardan her güne bir ay düşer Giderken bıraktığın üç kuruş maaşından Hayır, için sanma ki sana da bir pay düşer Amacım her ne kadar ziyaretse kabiri Sen oradan haber ver caiz ise tabiri Bilmem ne anlatayım sensiz hangi anımı Aslında çok değişti ruhumdaki iklimler Yönelirim Rabbime saklarken isyanımı Mevsimler kışa vurur hükümsüzdür takvimler Yalan olan her şeyden sakınarak ismini Senle sohbete geldim görür gibi cismini Sahipsiz zamanlardan beni sorarsan eğer O havalı hallerim bilsen yel oldu gitti Her şey boşmuş anladım her şey yalanmış meğer Bütün akrabaların hepsi el oldu gitti Bir zaman hiçbir işe kıymadığın bu eller Senden sonra bir görsen ah neler etti neler Hicranı katık etti ekmeğine aşına Bitmeyen ağıt oldun kurumuş dudağında Acı kor olup iner ananın gözyaşına Mevsimsiz dert dumanı hiç kalkmadı dağında Oysa ömür dediğin kaş ile göz arası Her geçen gün harlandı yüreğinde yarası Vakitsiz gidişinin ıstırabımı akmış Niye toprağın rengi burda hasret kokuyor Rahmet olsun babama yetesiye bırakmış Sanma ki çocukların mağdur kalmış okuyor Gurur duy onlar ile aldıkları değerden Örnek gösterilirler girdikleri her yerden Başka rol oynasaydın hayat denen romanda Üşürken baharlarım can olsaydım canına Çekip gittin ansızın en umulmaz zamanda Arada rüyama gel sen çağırma yanına Sana biraz kırgınım birazcıkta öfkeli Ne söylesem yeridir ben böyle yarı deli Ayşe Kadıoğlu Yıldız |
Bitmeyen ağıt oldun kurumuş dudağında
Acı kor olup iner ananın gözyaşına
Mevsimsiz dert dumanı hiç kalkmadı dağında
Oysa ömür dediğin kaş ile göz arası
Her geçen gün harlandı yüreğinde yarası
Ömür dediğimiz ne ki... Bir varmış bir yokmuş...
Duygulu ve hüzünlüydü şiir... Özlenmişliklerin sancısında...
Güzeldi... Kutladım, sevgimle...