11
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
614
Okunma
Sonsuzluğu bulup da göç edenlere inat
Hayatın bütün zoru yüklenmiş kalanlara
İnsanlık pazarında hırsızlık olmuş sanat
Madalya takıyorlar ömürden çalanlara
Kalmanın zorluğunu yaşayanlar biliyor
El elin yarasına acı biber diliyor
Zamane uyar gibi İtibar ediliyor
Kıblesini çevirip her yöne kılanlara
Ne yapsan değişmiyor alnımızdaki yazı
Doyursun gözümüzü iki karış arazı
Bir gün gelip tartacak ölüm denen terazi
Bilmem kaç gram kemik kalacak yılanlara
Toplayıp kederleri anılara sızana
Kaç hayat kapatılmış riya denen kazana
Uyduruk anlatılar uymasa da izana
Kimler inanmadı ki dökülen yalanlara
Sana benzemeyenden kendini aklıyorken
Kuş bile yavrusuna sütü yasaklıyorken
Hevesleri toplayıp kursakta saklıyorken
Yağmalanır niyetin verirsin talanlara
Belirsizlik içinde oluyorsa bellisi
Âmin der bir yalana yüzde yüzün ellisi
Gösterirken kendini kaderin tecellisi
Güz çiçekleri gibi açmadan solanlara
Fitnenin çukurunu durmadan eşiyorken
Karakış ta yanıp da temmuzda üşüyorken
Göz denen o yapıdan ha düştün düşüyorken
Kirpiğinin ucuna sağanak dolanlara
Gönderilen tüm ahlar gök yüzünde kasılıp
Çile yokuşlarında ayak izini silip
Ne mutlu ki erdemin dergahını yurt bilip
O gönül dağlarından bir hisse alanlara
Ayşe Kadıoğlu Yıldız