KENDİNİ VURABİLMEKTİR EN ZOR HEDEF-II-
Bunlar, engerekler ve çiyanlardır
Bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır Tanı bunları, tanıda büyü... Bu, namustur künyemize kazınmış Bu da sabır, ağulardan süzülmüş Sarıl bunlara sarılda büyü. Ahmed ARİF I Bir yol misali uzuyordu acılar; içimde ağrıyan bir sonbahar günler geçiyor kurşun gibi yalnız ve yenik... yaralar birbirine karışırdı; yalnız yaralar, kalabalık yaralara insan tacirleri, kadın tacirleri yeni sürgün yaralar pazarlardı... Bakarım günlerin teninde herkes savrulmuş yollara sesleri yankısız, soruları yanıtsız bırakılmış... kime baksam vurulmuş içli bir aşk mevsiminde.. Benimse içimde ağır yaralı bir sonbahar. Acı kusan şehrin sancılı varoşlarında ağıtlar yakmaya geldim.. kusurlarınızı gömdüğünüz geceleri yakacağım hepimiz yanacağız- kimse kendini söndüremeyecek! II İnsandır: ılık rüzgarları var yeminli intikamları ve ateşli silahları İnsandır / isyandır silaha uzanır sımsıcak elleri ve şarjörüne yerleştirir kendini... Herkes hüzünlerden payını alır hayatın imbiğinden geçtikçe; yollara daldırınca burkulur gözleri boğulur özlemin soğuk sularında asla kucaklaşamaz, kavuşulmaz kendiyle... suçludur insan, hayatın cenderesinde mağluptur! III ’Hiç bir ölü hayat sızdırmaz’ her şeyi unuttuk çünkü- gülü dalında / külü ateşinde dostlukları hatıra defterlerinde rüyalarımızı başka uykularda şairi suskularda sevdaları hain pusularda unuttuk! acımasızca / pervasızca! IV Simsiyah kederler sızıyor kendini hedef alan hayatlardan bense masmavi umutlar ekiyorum yarınlara.. suçluya yataklık eden bir gecede şakaklarımda oynanır bir ’Rus-ruleti’ darp edilir kalbim / sesim tutuklanır düşlerim kundaklanır... Ellerim de yetişmiyor karmaşanın koynunda- kıvrılmış uyuyan çocuklara. Dağlara koşun... nehirlere çocuklar... V Sen git; beni bekleme varsın eskisin yüzüm ayrılığın devrilen yıllarında küflensin gülüşlerim zemherilerde soğusun sesim üşüsün şarkılarım buz tutsun iklimsiz aşklarım... / Bir şiirdim yazıldım, derinleştim neyi sevdiysem hep kaybettim.. / Ben burada, yanıp yanıp kül kalsam hayatın sırtında bir bıçak gibi paslansam hep hüzün taşısam tek heceli sevdalara ısrarla kendini kanatan anılara ağlasam ağlasam ve hep mağlup kalsam. VI Aldırma! rüzgarlarına, ağrılarına, tuzaklarına, infazlarına bu kentin; atma yaralarının kabuklarını, biriktir... yoksulluğun buğulanan camlarında kana boğulmuş coğrafyalarda sancılı, suçlu ve kemirilmiş ve isyankar... / Atma yaralarının kabuklarını, biriktir; bir mermi gibi isabet et kaybetmenin kalbine beni tanımla, geceyi anla ben hiç kimseyim... bak, binlerce hiç kimse!.. / Eğik bir zaman ki, zulme boyun eğildi kimse artık doğrulamaz! şairsen mahpus yatacaksın kelepçelenecek ellerin küflü sözler iliştireceksin hayatına... Öyle bir zaman ki: toprak yağmurunu ırmak sesini rüzgar iklimini reddeder!.. (Birdal ERDOĞMUŞ) |
varsın eskisin yüzüm ayrılığın devrilen yıllarında
küflensin gülümseyişlerim
zemherilerde soğusun sesim
üşüsün şarkılarım
buz tutsun iklimsiz aşklarım...
bir şiirdim yazıldım, derinleştim
neyi sevdiysem hep kaybettim!..
ben burada, yanıp yanıp kül kalsam
hayatın sırtında bir bıçak gibi, paslansam
hep hüzün taşısam, tek heceli sevdalara
ısrarla kendini kanatan anılara ağlasam ağlasam
ve hep mağlup kalsam!
Gerçekten çok güzel...Yüreğinize sağlık.