(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ona Hasret Gidenler şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ona Hasret Gidenler şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
aklıma ameliyattan çıkan hastaları düşündüm su vermeyiz onlara çatlamış dudaklar ve kurumuş damaklarla su isteselerde, aslında damar yolu açıktır suya ihtiyacı yoktur hastanın sadece o ağzında oluşan tadın kuruluğunu gidermek için ister kan kaybetmiş olsun olmasın takviyesi var çünkü. vurulan bir insan su ister mi mechul ...mesela, kaza yapacaksınız göz göre göre ( başıma geldiği için) diyorlarki bütün geçmişiiz film şerdi gibi geçer malesef öyle değil o an aklınıza ne gelirse ki oda çarpacağın aracı bile bile üstüne gittiğiniz bir nevi kısa şok yani bir başka biride şahadet getirebilir yada yanınızda kim varsa onun adını yani bu kişinin ruhani haline bağlı.. su istemeyide ben buna benzettim bu şiirde..düşünüyorum sizin şiirlerde ...
bendle anlamsız buluyorum şavaşı hangi türü olursa olsun sevgiyle paylaşmak varken sabun köpüğü gibi ömrümüzü ne diye kirletelim ki.. kutluyorum yüreten saygı ile..
unutuyorum şiirin şiirlerinizin temasın savaş savaş savaş yaşanan acı ve aynı zamanda içte savaşmanın derinliklerinizi anlatıyorsunuz nedense ben daha o güne gelemedim sanırım...öğreneceğim anlayacağım...
Savaşların en büyüğünün kayıtlarından alınan bir cümleyle yola çıktım bu şiirde. Kanamalarda, özellikle iç kanamalarda susuzluk hissi vardır. Ama ağızdan su verilmez; bu yüzden de çoğu asker dudakları ıslatılsa da kana kana içmeye hasret gider. Onun öyküsü bu.
Bakın bu haikuyu anladım ve de sevdim...Yanlış telaffuz etmedim değil mi? Kısa şiir diyeyim en iyisi...Anlamı çok, kelimesi az bir şiir...Ölüm anında insan ne olduğunu nerede olduğunu ne için öldüğünü algılayabilir mi acaba? Ya da tek istediği canın tenden göçerken yanan bedeni için bir yudum su mudur? Bilinmez...
Kendi adıma söyleyeyim alınacak bir durumum yok. Öyküleri alıştırma amaçlı yazıyorum ama şiirler tamamen... duygusal. Güzel olmaları o kadar önemli değil (Olurlarsa da hiçbir itirazım olmaz), onları yazmaktan zevk alıyorum. Dahası, sayelerinde yorumcularla sohbet etme şansım oluyor. Görevlerini fazlasıyla yapıyorlar. Aslında sizin argümanınız ben güzel bir örnek olabilirim. Ama bunu genele yaymak biraz riskli.
Yabancı yazarlar söz konusu olunduğunda, onların aslında ne olduğu ile bize nasıl yansıtıldıkları arasıdanki farkı görmek lazıım. Şiir tercümesi çok daha zor (hatta imkansız) bir alan. Kişisel görüşüm, güzel şiir tercümelerinin aslında yeniden yazılmış şiirler olduğu yönünde. Bu yüzden de yabancı şiirlerin dilimize girişi ve okur tarafından benimsenmesi kolay olmuyor. Yazar/şairlerin bize baskın görünen tarafları onları bize getirenlerin seçimi olabiliyor. Örneğin Victor Hugo bizim için temelde bir romancı. Ama Fransızlar için önce şair, sonra oyun yazarı, sonra romancı. Edgar Allan Poe'nun hikayelerinden Morg Sokağı Cinayeti ile Kuyu ve Sarkaç kadar akla Kuzgun ve Annabel Lee şiirleri geliyor. Shakespeare ise aslında tam bir şair, belki onu nesirci sınıfa sokmak itiraz alabilir.
Yanlış ifade ettim, özür dilerim düzeltiyorum. Edebiyatın hem nesir hem şiir dalını aynı seviyede yürüten var mı? Mutlaka bir tafar daha baskın. Saydığınız yazarlar daha çok nesirleriyle tanınmıyor mu? Başarısızlar diyemem zaten, alınmasınlar. Genel olarak söyledim. Ona bakarsanız o kadar uzağa gitmeye gerek yok, bu sitede siz de dahil olmak üzere bir kaç yazar güzel şiirler de yazıyor. Şiirler ne kadar başarılı olursa olsun, bir taraf daha baskın... Ne Edgar Allan Poe, Victor Hugo, William Shakespeare alınsın ne de siz...
Madem şiirlere getirmiyorsunuz, yazarlara da kural getirmeyin derim. Edgar Allan Poe, Victor Hugo, William Shakespeare, hatta Jorge Borges bile alınabilir bu kuraldan.
Gerçekten ne haiku nedir bilirim ne de kurallarını. O yüzden kısa şiir olarak algıladım. Şiirin kuralları olabileceğine inanmıyorum ben. Bir de iyi bir yazarın, iyi bir şair olabileceğine...
Dün yazdıklarım da en iyi niyetli kişi tarafından "Olsa olsa çakma haiku" diye sınıflandırılacak şiirlerdi. En azından haikunun üç dize kuralını uyguluyorlardı (17 hece, iki kavramnın ya da imgenin örtüşmesi, mevsimsel esinti gibi kurallarını es geçseler de). Bugünkü ise sadece kısa bir şiir. Ama aynı sadelik taraftarı düşünceyi benimsiyor. Birbirlerini andırmaları çok doğal.
Ölüm anında algılanları ölünlere bırakıyoruz. Ama son sözler, istekler hatırlanıyor. Bu da onlara hürmeten yazılmıştı. Saygılarımla.