5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1824
Okunma

soluksuz hırpalayan bir yağmurun
avuç içime düşüşünde gece
ürküyordum şehrime izlerken
duvarımda asılı kalan antik bir saatin
akrebi ve yelkovanında eriyen zaman kaşifliğinde ruhum
takvimden devraldığım özlemi topladım
yokluğunu kanatıyorum zamanın dar vakitinde
kağıt ve kalem masamda
bir de cümlelere sığmayan yokluğun çörekleniyor bedenime can sızım
yokluğunda kanayan dudaklarımı Maramaraya siliyorum
ıslak kirpiklerimi şemsliğinle kuruttuğum yâr
sol yanımı
şehr-i İstanbul’a dayayıp
senli cümlelerimle daragacına astım şah damarımı
sensizlikte kırmızının azmettiriçisiydim
bir solukluk nefeste
dilsiz suskunluğuma niyetlenerek
gece vakti kefensiz " hicranı " mezarına defnettim.
saat
seni özlemeye beş geçiyor
kalemim öznesiz
yüklemler devrik
32 harf kırgın
gecenin üzerine örtülen karanlığın içinde
Ay’ın ondörtlüsü olar yâr’in koyununa girip
sevda türkülerini ilmekledim sabah ezânına
Marmara’nın tuzlu suyunu alıp
meryem suresinde susma orucunda vuslat
şehr-i İstanbul akan gözlerimden
iki nefes arasında geçen sürede
bütün renklerini taşıyan gökkuşağında ayak izlerini takip ediyorum
sesin(m)e karışıyor
o vakit ki
şehr-i istanbul’a gümüş pullar medd-ü sena ederken ismine…
yâr
yokluğun(m) ıslak vaveylerdaydı
martılar hüzne bürünük
mavisi soluyor Marmara’nın
gözlerimden yanaklarıma süzülerek yol buluyor
gözyaşlarım.
senin adın aşk cancağızım
Şems"imsin
söylesene yokluğuna nasıl dayanırım can sızım!
çorak coğrafyanda ömürlük bir mülteciye giyindi yüreğim
gözlerim ki
gönüllü tutsak
sarhoş
yüreğimin
yüreğinin sahibi olduğumu bilip
zemzemimi kana kana içmek
bir teslim oluş aşk
Şems’in efsunlu gülümseyişi
her zerrem sana adanmış aşk esiri
senli cümlelerimi zikrettiren âşık
bir sevdalanışın sevaplarındaki cennet ödüllümsün
gel
gitme
bırak zamannn kısır döngüsü
kum saatindeki dalış da kalsın
ben
kimliğini yitirmiş çıkmazlarındayım
sen;
kalemimin aşka dönük yüzüsün
beyaz duvaklı kağıda yansıyan harfim
dokunduğu zaman ellerin saçlarıma
hüsnüyusuflar
mor menekşe
gelincikler yedi tepede coştukça coşuyor
Haliç; asiliğini yitiriyor uysallaşıyor
bedenim senin yüreğinin kıyısında can özüm
sen ki
öksüz küçük kız çocuğun acıktığında avucuna sığan ekmek gibi mukaddes
yokluğunun bir dakikasını
cehennem sayarken gönlüm
sesin düşmediğinde düş mevzime
dudağımda asılı dua oluyorsun
fecir vakti
Şems’in kuş tüyü ışıkları pencerene vurarken
ben usulca sokulup nefesinin kıyısındayım
düşüm de bile severken bereketli ellerin
dilimin ucundaki dua ism-i nâzımın
nedensiz gülümseyişimin sahibi can sızım
hicrandan kalma sızılarımı gömerek geçmişe
şehr-i İstanbul da yepyeni bir beyaz güvercin olasım var
yanı başında
efsanelerin sultanı şehr-i istanbul
aşkının coğrafyasında bendeniz bir âşık"ım
mavi duamın sihri gelmiş gözlerine saklanan Marmara
gecenin en dar vaktinde
gümüş pulların sıraya gelip
mavil halıya asan Ay’ım
Boğaz’a kaç kere misafir ettin(m)
şehr-i İstanbul’un dizlerinde bir aşk
yaradandan yine seni dilerim cancağızım
yalınayak düşmüşüm avuçlarında açan sevda çiceklerine
sessizliğim bile taçlandıran yâr"im
bigânem
yüreğimin tek adresi can sızım
can suyum
gordion
06/05/2011
5.0
100% (5)