Sardunyalar Ağlıyor YokluğundaEski bir akşamüstüsün gözümün ufkunda Yorgun bir düşün artığısın sen dudağımda Sinsi korkular sarıyor sensizken gövdemi Nefessiz düşünüşlerin sınırısın hududumda Aşikâr bir omuz olsam ben şimdi kendime İrinli bir göğüsten içsem aşkın iksirini Kendi feryadımın mecnunu olsam dağlarda Ayrılığın tunç kapılarından sana gelsem Mor sardunyalar yetiştirdim sana bahçemde Sabırsız bir yolculuk düşü var yüreğimde Aşka sığınıyorum ben öfkelerime yenilince Adını haykırarak titremek son nefeste Bu şehir senden her saniye gittiğim yer Ebedi bir bekleyişin en mağrur şahidi Hangi uçurum alır ki beni huzuruna Hangi baharda uzanırım dizlerine Sensiz milyonlarca hücreyim nedensiz Say ki, karanlık bir dehlizdeyim nefessiz Söküldü tırnaklarım çığlıklarım kifayetsiz Kirpiğimdeki deli seğirmesin nedensiz Yıllardır aynada mutsuz yüzüm kendime Kokun için çağlar aşan bir düş gezginiyim Asırlardır çürük köprüler bıraktım geride Mahrem bir çığlığın prangalı delisiyim Dokun gönlümün yaylarına aşk çınlasın Eskitilmemiş yarınlarda anlar bizi sarsın İzi silinmiş mevsimler biriktirdim sana An aşkı yazsın takvimlerin yapraklarına Selahattin Yetgin |
Sevilenin yokluğunda, bedeninin varlığını bile kabul etmeyen, bağımsız hücrelere dağıldığını düşünen seven...
Gönülden tebrik ederim sayın Yetgin, çok güzeldi.