Yığıntı
Sokakların sesi azaldı
lambaların isi dalgalanıyordu kaldırıma vuran gölgelerde sabahçı kahveler kışa soyunmuştu çayın demli kokusunu çatıya ulaşınca karakedi geceden kalmalığına uyuşukluğunu da ekleyip çatının pervazına doğru gerindi yağmur oluklarına sığındı sol yanına yaslandı sayıkladı saydı zamansızlığını ağaran günün.. bugün tırmağını doğrultacak hali yoktu mahmurlu gerilmelerle izledi canlanan sokağı.. ne aceleciydi şu insan denilen yaratık tabakaneye bok yetiştiren eli maşalı çocukları anımsadı.. geçmiş ola dedi.. simitçinin susamlarını saydı keskin göz ucuyla.. kasabın satır sesleri duyulmağa başladı.. mavanın domates kokuları.. ne doymak bilmeyen yaratıktı şu insalar.. kendilerini yeyip bitirmek yetmez gibi başımıza beladır halleri. nedir bu oburluklar.. savaş savaş çıglığa bürünmeleri.. yer gök sürünmeleri.. bir feryat yükseldi karşıki apartmanın penceresinden bir figan yıktı kale surlarını kararttı içini acı sular aktı ağzından dışarı ödü patlamış köpek gibi sağrısına yapıştı ölümcül sancı bir ağıt suladı sokakları bir inleme bir cenaze marşı.. bir susma kopardı kara perdeleri.. insan ölülerini hiç anlamadı karakedi ölümleri hiç bilmedi ölümsüzlüğü aramamıştı çünkü.. Ağulanmışlara baktı hayvan haklarına sığınmış kara gözlülere baktı köz köz belediye çöpçülerinin küreklerine takılan çelik filelere çöp tenekelerine baktı çöp arabalarına ilişti gözü çöplüğe gidecekti çürümüşlüğe bulanıp sonla öpüşecekti.. taşsız mezarları anlamadı karakedi taşırılmış mermer anıtları bilmedi hiç heykellerin tepesine tüneyen kıçı boklu güvercini bildi sınadı nede kınadı tunçlaşmış kasık yüzleri putlaşmış umudları.. meydanlaşmış ufuklara daldı gözü kendi sokağı bunaltırdı bazen içini karşıdan karşıya gerili çamaşırları azdır darlaşan sokakların.. aşağıdan bakana sığ gelir gökyüzü azalır yıldızlı sonatlar.. boğazına gelir yerleşir düğümü sıklaşmış halatlar.. geniş caddeler şehirlerarası hatlar uçak yolları sınırsız ülkeler ve dilsiz kıtalara seslenir balatlar.. dünyası daraldıkca yaşanmamışlığın tekdüzeleşince düşleri insanların savaş çıkarırlar! kanla yoğrulur kampanalar postallaşır posta katarları iletiler ulaşmaz pulları dökülmüş zarflar.. kokuları taşımaz olur korkak suratlar.. hayalet gemilere yüklenir korsan bakışlar giyotinler çalışır bastil kapılarında.. ensesine dokunmadan sepetlenir bakışlar.. insan dedi karakedi hayvanlığına şükredip gerildi yaygibi kamburuna inad sıçrayıp karşı tarafına sokağın girdi usulca kara perdeli odaya.. kuştüyü yastığa dayadı sol yanına eklemlenmiş başını soluğunu birleştiren hırıltıya mırıldanmalar yükleyip sildi gözyaşını sığındı acılarını saklayan karanlığa sığıntı olmadı hiç.. nede unutulmuş yığıntı yığın yığın yığ Volkan Kemal |
belliki çok günler görmüştü o karakedi
öyle bilgece öyle felsefi
söylerdi sözleri
şükrederdi insan olmadığına
yoksa
balıksızlığa dayanırdı da
dayanamazdı hakızlığa
sevgilerimle...