BİR ÇOK YÜZLÜ SEVİŞMELER:
Unut beni;
bayat bir küfür gibi, mağlup bir zamanın sarhoşluğunda... Unut beni; kirli bir peçete gibi atıldığım yerde... I Herkes derin bir siper kazardı korunaksız yalnızlığına karanlığın hırsıza suç ortaklığı yaptığı vakitlerde herkes, acıtan mağlubiyetinin hıncını kambur yalnızlığından alırdı... II Ömrümün en uzun geceleri, sensiz geçirdiğim gecelerdi... Sensizlikten daha soğuk bir Ankara akşamı- nereye baksam buruşuk anılara, nereye bağırsam sesinin ayazına çarpıyorum ve nereye gitsem çıkmaz sokaklarım. Neresinden dönülürse kardır aşkın, diyorum. ellerim soğuk fotoğraflarda üşüyor- yüreğim kopuk ayrılıklarda.. benimle büyürken en çok sevdiğim yaralarım, her şeyin kiri bulaştı tenime... Kaçtığım uzaklıklardan utanarak, günün ilk ışıkları bölerken karanlığımı, sokağa çıkıp- yaşıyor taklidi yaparak dolaşıyorum... Ve insanlar, piç bir bebek gibi atılmış, cami avlularında ve çöp konteynerlerde kaybolmuş aşklarını arıyorlar... III Hayat silinirken gözlerinden kitapların karlara saplanmış ve upuzun saçılmış ortalık yere.. solmuş çiçeklerin darağacında; sana namlular kalıyor, bana, çatlamış dudaklarımda kanayan sözcükler... Hiç bir karanlığın kapatamadığı çok şeye tanık gözlerin... ve iki elin yakasında kalmış, ağız dolusu sustuğun yerlerinden kanayan hayatın.. Gök/yüzün dar, duaların yarım kaldı; Avustralya kıyılarında, hayal kırıklığı yaşayıp, kendilerini dev dalgalara vurup- intihar eden kuşlar gibi! III Şimdi, hangi estetik cerrahta unuttun öteki yüzünü?.. hangi kucakta, bedeli ödenmemiş ve henüz harcanmamış düşlerini! Ritmine ayak uyduramadığımız hayatta, hep detone olan yaralarımız, hasarlı sevgilerde... ve yanarak söylediğimiz ezgilerimiz, asla umutların büyümediği varoşlarda... Ve eski bir aşk getirene, yeni bir aşk kampanyalarında herkes birbirinin yüzüne tükürürken defolu aşklarını; Varsın, herkes derin bir siper kazsın korunaksız yalnızlığına karanlığın hırsıza suç ortaklığı yaptığı vakitlerde; Herkes acıtan mağlubiyetinin hıncını, varsın kambur yalnızlığından alsın! (Birdal ERDOĞMUŞ/2004) NOT/ Bizi bir araya getiren ve tanışmamıza köprü olan, tekrar yayınladığım bu şiiri, aşk okulunda masumiyeti örselenmiş ama hayatın sahnesinde hep kendini oynamayı becermiş ve yaşamın çığlıklarında beni hiç bırakmayan, çok başarılı tiyatrocu arkadaşım Ebru’ya sevgilerimle.../ |
hangi kucakta, bedeli ödenmemiş
ve henüz harcanmamış düşlerini!..
ritmine ayak-uyduramadığımız hayatta,
hep detone olan yaralarımız, hasarlı sevgilerde-
ve yanarak söylediğimiz ezgilerimiz,
asla umutların büyümediği varoşlarda!..
ve eski bir aşk getirene, yeni bir aşk kampanyalarında
herkes birbirinin yüzüne tükürürken defolu aşklarını!..
Şiir gibi şiirdi...