Yalnızlık...
Yalnızlık…
Bir eylül sancısıyla hemhal olurken yine, Gündüzleri intizar gece sen’di yalnızlık. Her nefeste yüreğim kahrı solurken yine, Alevlenen ruhumda bir desendi yalnızlık… Her sabah bir sızıyı emanet edip bana, Her akşam mihmân oldu gönlümdeki bu hana, Ayrılık sancısını merhem etsem de cana, Anlamazdı halimden hep küsendi yalnızlık… Çehre çehre dolaştım söylediği her yeri, Tüketti yüreğimde aşkla ışıyan feri, Ne zaman yeminimden dönmek istesem geri, Tuttu gönül bağımdan hep direndi yalnızlık… Zaman usta bir hırsız çalar ömür tasımdan, Bülbül bile utanır bu derûni yasımdan, Bana bir kefen dikip ahüzar libasından, Ölmeden beni kabre indirendi yalnızlık… Mutluluk benim için eskimiş bir masaldı, Zehr-i aşk denen suçun hükmü hep bana kaldı, Ne zamanki bir yangın beni koynuna aldı, Yüreğime kâh düşman kâh yarendi yalnızlık… Dost bildiğim her suret şimdi bana yabancı, Heyhat! Artık bu yerde ne yolcu var ne hancı, Her nefeste kalbimi doldururken bu sancı, Aklımı hançerleyen bir neden’di yalnızlık. Bir sabah gözlerimi maveraya açarken, Varlığım yokluğumdan köşe bucak kaçarken, Tam tükendi bu acı kaçıp kurtuldum derken. Cesedime bürünen bir kefendi yalnızlık… Dolarken Şehriyar’ın cana verdiği süre, Sandım ki yalnızlığım düşüp dağıldı yere, Kanatlanırken ruhum alev alev mahşere, Musallada bekleyen bir bedendi yalnızlık… Yusuf MESCİOĞLU 09.03.2011 |