ArayışEylül çocuğuyum ben Derler ki Hayatın sonbaharı Duvar kadar soğuk Kasırga gibi fütursuz Çocuk yanağınca sıcak Gözyaşı kadar ıslak tenin. Takvimde bir yer arıyorum sığınacak Ne yaza, ne kışa bu yakarış Bildiğim yollardan geçiyorum Uçsuz bucaksız... Virane bir labirent açıyor kollarını Tüm kederlerimi halka açık yaşadım ben Ve tüm coşkularımı Sığınacak köşelerde boğulup Koca ummanda bir dirhem tuz oldum Ne şelale Ne çöldüm Dünya’da bir hiç Ve tümlerin içinde hükümsüz bir hücre Görüyorsun ya Bizim varlığımız olmadan da dönüyor alem işte Ama dünyanın tek nimeti Sevgisiz Yerinde sayıyor insanlık Ne bir uydusu var gülümseyecek Ne bir valsi kendi çevresinde dansedecek Sahipsiz bir ütopyanın Verimsiz topraklarına ekip sevda tohumlarını Eylül şiddetiyle yağarsam üstüne Mutluluk yeşerir belki dedim Serinliğimden biraz sunup etobur aşklara Rüzgarımla Şehvetin yanık kokusunu üfledim Sevgisiz sevda kokusunu hiç hazetmedim Aitsizliğimi bilmek üç mevsime Eksiğimi yamamak Biraz kar, biraz güneş olmak adına Saptıysam yolumdan Sığamadığım iklimlerin sert çizgilerinde Yönüm bir an bile değildi bilinmeze Ben hep sevgiyi seçtim Kimbilir kaç kez yağlı ilmikten geçtim Eylülde geldin Eylül gibisin derdi babam Sabahın karayel, akşamın meltem Bazen üzüm buğusu, bazen şarap tortusu Bildin mi şu ahir ömründe baba Üzümden sirke de olur, şarap da Ben emeği seçtim Düz yol dururken Yalınayak çakıllardan geçtim Sonbahara denk geldim tamam Hem incir, hem portakal turfandaydı doğduğumda Sağım solum belli değil Soğuk da duruyorum, yaradılışım bu amenna Bakma sen Eylülün suçu ne takvim bölünmüşse dört parçaya Bakma baba Bakma; aşkın mevsimi olmaz Sevginin aslını bulmadan Gitmeyeceğim ocağından başka kapıya 4.6.1992 |
Başaklansın umutlar...Eyvallah Yaldızlım sevgimle.