YARALARINA ŞİİR DÖKÜYORUM ANNE:
(Beslenme çantasında beslenme bulunmayan çocukluklara...)
/Bir anne için yangından kurtarılması gereken tek şey evladıdır ansızın geliverir ve onu ölüm bile durduramaz.../ I Hiçbir şey değişmiyor anne... yoksulluğun içinde boğulan ve mutluluğun kırgın coğrafyalarında infilak günleri ve göğsünde büyüttüğün acıların hayallerini sel bastı ama boğdurmadın umutlarını yoksulluğu süpürdün ağlamaklı günlerin avlusunda bu yüzden gözlerin ıslak, kolların yenik, yüreğin üşümüştü senin umutlarımı dirilttin, kendini siper ettiğin uzun namlulu ölümlerde heder ettin kendini ama bitmedin anne... hiç bıkmadın bırakmadın uslanmadın yalnızlığın gece vardiyalarında kendinden caymaların ve hayatın ezberini bozan merhametin soğuk gecelerde üzerimi şefkatinle örttüğün hayatın bu insafsız döngüsünde sevgi taşıyıcılığın hiçbir şey değişmiyor anne hayatın kahredici sahiciliğinde, dinmeyen kalp ağrılarım ben yine kendine hoyrat aşk körü içler acısı bir aşkın içinde kendimi var sayarak hep boğazımda düğümlenen çığlıklarım küllerimde artık rüzgara kafa tutmuyor anne... gülümseyebilseydin keşke yitip gittiğimiz nankör zamanın bir varmış hiç yokmuşluğumuzda gücüme gidiyor anne, namluların ucunda yeniden yüreklenememek!.. II biz ne zamansız pusulara düşmüşüz karanlığın okunaksız künyesinde biz ne demli yalnızlıklar görmüş ne ölümlerde ölmüşüz!.. /yangınlar en çok yanmayı senden öğrendi ölüm en çok ölmeyi senden.../ yüzünde silemedin hüznün izini rüzgar kendini unutmuyor artık ağaran saçlarında anne... ne çok dargınsın hayata oysa aşk yorgunu buruk şarkılarda ne çoksun anne ne çok umut ne çok sevgi ne çok fadakarlık senin o uçsuz bucaksız karşılıksız sevgin ve örtündüğün rutubetli hatıraların insanlar ılık Akdeniz iklimlerini bölüşürken sen kuşları donmuş bir kentin üşüten ayazında gözlerinde gün batımı kederlerin düşlerinle sırılsıklam ıslandığın III yaralarına şiir döküyorum anne belki bir daha görüşemeyiz yokluğun bıçak yarasıyken böyle bir daha ısıtmayacaksın belki, hızla soğuyan ömrümü tabanca taşımadığım aşklarda her kundaklandığımda gelip sana sığınmayacağım!.. belki de; sen tanımsız bir hassasiyetle, saçlarımı okşayıp sırtımı bir daha asla sıvazlamayacaksın o tanrısal ellerinle... (Birdal ERDOĞMUŞ/2006) |
belki bir daha görüşemeyiz
yokluğun bıçak yarasıyken böyle
bir daha ısıtmayacaksın belki, hızla soğuyan ömrümü
tabanca taşımadığım aşklarda her kundaklandığımda
gelip sana sığınmayacağım!..
belki de; sen tanımsız bir hassasiyetle,
saçlarımı okşayıp sırtımı bir daha asla sıvazlamayacaksın
o tanrısal ellerinle...
Çok duygusaldı, annenizinde ellerinden öperim...