cevapsız mektuplarkaç gün kaç hafta kaç yıl geçer mi bir ömür geçer mi yirmidört yıl sığmıyor artık yüreğim demir kapılar arkasına ve atmıyor artık seni görene dek kirlenmiş bir surat var şimdi eskiyi aratan aynalarda ve beyoğlu’nda çekindiğim bir resim daha onaltı yaşımda şimdi teselliyi eski fotoğraflarda buluyorum bir de olmasaydı onlar ve bir de yazmasaydım eğer gençlik yıllarımın en güzel şiirlerini şimdi göz yaşlarımı akıtmazdım böyle seller gibi dumanlı dağlarda bir ceylan gezer o ceylan benim yüreğime düşer ve hiç ardına bile bakmadan beni ezer de geçer beni çiğner de geçer olmasaydı bir de tosyalı ahmet olmasaydı bi de onun sazı ve kırık olsaydı sağ eli geçirebilir miydik biz onca yaz’ı şimdi o da gitti ne sazı var ne sözü bıraktığı bir dal cıgara bir de yastığı her şey soluk ve yorgun bir o kadar da yalnız geçmiyor artık zaman babamdan kalan köstekli saat kırılalı ilk düşen kar var şimdi saçıma volta attığım avluda havalar da soğumaya başladı bu yıl kış soğuk geçecek belli ve gelin kız sevdiğine yine kavuşamayacak nedense oltu taşından yapma tesbihim kaybolduğu günden beri ellerim yorgun düşüyor ve parmaklarım bana onu soruyor bir de gözlüğümün camı kırılalı artık mektup da yazamıyorum eskisi kadar gece ayazını vuruyor üzerime bense üşüyorum üzerimi örtenim de yok artık bi başka bahara kaldı sevdam bi başka bahara kaldı sana kavuşmam sayılı gün tez geçer derler oysa sayılmayan günler de biter kaç gün kaç hafta kaç yıl geçer mi sensiz geçer mi bensiz söyle bana cevapsız mektuplar… 2001/yaykın-sinop |
olmasaydı bi de onun sazı
ve kırık olsaydı sağ eli
geçirebilir miydik biz onca yaz’ı
içtendi...
güzeldi...
yüreğine sağlık