12
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2067
Okunma

tam da şimdi
deşifre ediyorum aşk’ı
bu, aşk’ın en acıklı intihar biçimidir…
sorgusuz / sualsiz iyi ama, bir bahanesi olmalı aşk’ın
üç harf tek heceyle dağıtmak için dağ gibi adamları!
kına yakan gelinlerin elleri kızıl bir geceyi yoğurmak içinse
özlem yüklü bir masal şimdi ardımda bıraktığım piç eden gece
hangi kuyudan kanarak su içtiğini
hangi ağaçtan bir meyveyi kopardığını
hangi şeytanın cesedini taşladığını
ve hangi ırmakta yıkandığını / arındığını
kimsenin bilmediği bir sır’dı aşk!
gözlerin ferini yakıp söndüren aşk’dı ateş böceği gibi...
parmak izlerimi bulaştırdım kalp ritmine
hu çeken özlem yüklü bulutlarda nemim
ve kekremini aldırdığım yağmurlarda
bir tek sana ağlayan durgun bir gözyaşıyım şimdi
aklını başına topla dedim ey akıl!
ve adam akıllı özle onu şimdi
sen bir gurbetçi gibi tiryakisin
en çok uzak ve en çok hasret
en az mutlu, ama en çok özlemli...
yamalı bohçamdan ilmek ilmek ördüğüm aşk dantelini
çıkardım serdim özenle hasretin ahesteliğine
içimdeki dalgakıran ruhumdaki dalgayla cebelleşti
kıyasıya bir mücadeleyle
hırçınlığımı ve öfkemi darmaduman eritmek için
sürgüne yolladığım kaçaklığımı dağıttım
kınadım, yaktım, yıktım da;
arındıramadım imkansızlığı tenimden
her giden biraz kaçak
ve her kalan eşkiyasıdır kendi yüreğinin
ikimizde sorumluyuz senin anlayacağın bu iş de
bilesin!
yasal olmayan bir eyleme ayak basıp
yaktım koca ömrü bir kibrit çöpüne
bir kibrit çöpüyle!
adı ölüm
adı sancı
adı her neyse işte
el ayak çekilince kentlerden güneş’e koştum
devşirip aklımı devrilmez bir davanın neferi gibi
özlemine döküldüm tenhasında gözlerinin
adı kalp ağrısı
adı hasret
adı özlem
adı her neyse işte
birgün karşına dikilip hesap sormaya yelteneceğim
olmayan gücümle direneceğim aymazlığına
ve sen yine en nazik karşılamanla ‘merhaba’ diyeceksin
bütün öfke kusma planlarımı yok ederek öfkemi boğazıma dizeceksin
susacağım!
fırtınalara koyup başımı şimal’e doğru toz olacağım
oyunbozan bir çocuğun zaferini hibe edip çoğalacaksın yine
gururla bakacaksın tertemiz yaşadığın her güne biliyorum
gururla bakacağım kutsal davam aşk’a, sen de bil, bil/sen/de !
bir çocuğu gülümseten gözlerine şükredip
tarifsiz bir iç huzuruyla ay’a çalacağım hasretimi
senden uzağa sürülmüş suretimi
gözümden düşmeyen telaşımı
aşk’a bağışlayacağım heyecanımla beraber
ki telaş en çok aşk’ın kimyasına yakışır bilirsin
deşarj edeceğim damarlarımdaki iksiri, tazelenmek için!
birgün en uzun şiiri yazacağım sana
ve oturup bir başıma hıçkıra hıçkıra ağlayacağım
şairin;
‘hasretinden eskittiği prangalar’ için…
şimdi anlaşılmanın değil iki gözüm
anlamanın tam da sırası….
zaman acımasız iki gözüm
bilmem kaç ayrılığa daha sürer sabır merhemini
hesapsız...
fulya/ocak2011
( resim : fulya çiçeği )