* Mona lisa *Sen miydin, uçsuz bucaksız gemilere yelken açan dudaklarında firuze bir ıslık huysuz bir maviden süzülüp geliyorsun kırağı düştü akşamların hüzzam bir makam içindeyim, bir piyano yaralıyor gövdemi; dökülür nağmeler ağıtlardan birden sen gelirsin aklıma, bir şamar gibi olur saçlarında sokaklar. Köşedeki evin, duvarlarına yapıştırılmış yırtık bir resim hangi göz hangi yüz Mona lisa hadi çekil şimdi, kıyılarımdan döndüğün sahillere yakışmıyor sensizlik titriyorsun üşüdün mü? bakışların yalan söylüyor hadi gel, sen beni gökyüzüne çiz, ben seni Akdeniz’e aman derim sessiz ol, Ege duymasın. Çok oldu... budanmış bir adak ağacıyım çiçek açmayı çoktan... unutum kar yağdı üstüme, ayazlara tutundum heyyy diyorum, bir nisan sabahında yağmur bulutları ha geldi, ha gelecek yedi yaz yedi güz geçtim divanından ne ettiysem, terketmedi sevdan beni. Yalnız seni sevdim/ dilimde son duamdın hep derin sular da yüzdüm tuzaklarım da, yüzgeçlerim de oldu heyy benim içimde sönmeyen, kor alevim git, yolun açık olsun sen beni düşünme, bundan böyle senin olduğun kentler de, ben hiç görünmeyeceğim. Nuri Dağdelen Özdere-İzmir 9.1.2011 Saat:19.10 |
sanki bir ynımda daha dün gibi
hatta adak ağacım gurbet
hatta adadıklarım sıla
sanki bir ömür gibi
ve sanki yeni doğan bir bebek
sanki... sanki... sankiii...
sanki işte....
şiirde şiir olursa ve hep bir yerlere ılık esentilerle seni yolcularsa, dile düşenleri de yazmk kaçınılmaz oluyor DOS kalemkerım.saygımla..