YILDIRIM GÜRSES'E VEFA (gülce-buluşma)YILDIRIM GÜRSES’E VEFA Fırtınalar estirip, dokuları bozmadan Şeref ile şan ile zirvelerde bir isim Nice beste, nice söz; çağlayan şelaleyle Basıyor damgasını kırk yıl, kaç kırklı mevsim Sene Otuz Dokuz’da, doğum aylardan ocak Şanlı Bursa’mızın yemyeşil kucağında. Milli bilinç içinde; aşk, sevda dalga dalga Dev adımlar atacak Türk Müziği onunla Henüz on ikisinde el edince yarınlar Davudi sesiyle, yükseliyor hevesi Hafız babasına Kuran okuyan gencin Kaderini çizmiş belli, ses kralı seçilmesi İşletme tahsili için gidince Ankara’ya Bulmuştu ilk önce ilmin nurlu yolunu Bir yanda sanat ruhu, çekmiş onu notaya Müzik müzik diyordu sese ayarlı ruhu. Güzide nefesinde, anaforlu cazibe Bu nasıl bir haykırış, hüsran dolmuş sesine “Elveda gençliğim! Elveda ey hatıralar!” Her bestesi vuruyor kaderin ensesine Sararmış sanki ümit, ne çabuk solmuş bahar Giden gençlik ardında gözlerinde hüzün var Sesli sözlü nağmeyle bir dönüm noktasında Sevdalı yüreği ona üstün liyakat sunar Musiki tezgâhında bin emekle dokunan Genç yaşında hazanla örülen bir dantelâ Aşk makamlı bestedir, alevden oku olan Altın mikrofon gelir yarışma sonucundan “Giden gençliğimiz geri dönmeyecek” diyor ya! Boynu bükük bakarken ah’la geçen yıllara Muhayyer Kürdi şarkı, yerküreyi sarsarken; Altın mikrofon artık düşmeyecek elinden Şarkıları vardı, gönlümüzde iz bırakan şarkılar “Her sonbahar gelişinde, sen gelirsin aklıma” Diyen o efsunkar şarkılar! Mazisi her an canlı, her an damlar anılar “Bir bakış ki o kadar yaşadım mazim kadar” Dönüş yolu olmayan eski mevsim peşinde “Yıllar sonra rastladım çocukluk sevgilime” * Yıldırım Gürses bize manevi bir hazine Çığır açan müzikte, bir devin hikâyesi Zirve ona münasip, şöhret alnının teri Eserler vermek ise, kutsal milli vazife Çabası Türk Kültürü, hedefi kutlu bir yol Dâhiyâne sanatçı, ideal yüklü ekol Elinde şef çubuğu safi uçuyor ruhu Onun sevdası büyük, her an “hazır ol!” diyor Ödenmeli azimle, vatana vefa borcu, Milli duygu şahlansın arşa çıksın istiyor İleri! Daha ileri diyor ve ekliyor Tek sesli değil, tüm sazlar karışmalı Musikimiz evrensel boyuta ulaşmalı, aşmalı diyor! Denenmemiş denensin, kâinatta ses mi yok? Uzay çağına geldik; gelişip değişmek istiyor Birleşsin sazlarımız, birlikten kuvvet doğar Haykıralım dünyaya, yarınlar bizim diyor. Kanun, tambur, ud, gitar neyimiz varsa; Kemençe, bağlama, klarnet ve zurna Nerede davulum, nerede sazım? Anadolum, tarihim, şerefim, şanım “Toplanıp birlikte çalalım!” diyor. * Verimin en zirve yerinde, Meşum bir kalp krizi kopardı onu dalından Hizmet çağının doruğundan… Üç yüz elli beste mahzun, sazlar soluksuz kaldı Vakitsiz gelen ecel atmış bir yaşında onu bizden ayırdı! * Sevdalar yas tutup nazlar ağlasın Gönlümde taht kuran hazlar ağlasın Mademki boşalmış kral sahnesi Şarkılar yas tutup sazlar ağlasın Yıldırım bestesi bitti biteli Bilmem ki yerini tutan geldi mi? Nerede o eşsiz nağmeler şefi? Notalar üzülüp, sözler ağlasın Çok sesli tellerle coşan sesine Kim hayran olmadı, düşüncesine? Efsane yazdıran gül nefesine Baharlar sararıp, yazlar ağlasın… (gülce- buluşma) 12.01.2011-İst- Asuman Soydan Atasayar |