vuslat ateşinde İstanbul.................
yağan karın altında
anbean beyaz büründü İstanbul’um.............. zaman dilimi ruhunu ürperten çaresizliğin tesirinde bedenim hem terliyorum hem de donuyorum aksi gibi eklemlerimde ağrımaya başladı. amansız bir yenilgi hissi kırgın kalbimi bin parçaya bölerken ’çağırın, gelsin vefalım’............................ Marmara’nın çalkantılı soğuk karanlıklarında Üsküdar...................... Kız Kulesi; öfke ve sevgi karışımında bakıyor............................. hicran; etrafından beklediği desteğin gelmediğini görünce korktu. sıkıntıyla kıpırdandı olduğu yerde börkünrü usulca geri atarak büzülüp kaldı. Bogaz; yılların alışkanlığıyla istensizce bağırdı Marmaraya....... devasa bulutlar gibi üst üstte yığılan ürpertici bir sessizlik oldu. hicranın tam merkezinde "vuslat ateşi"denilen nevruz anı geldi. sensizlik elinden böyle kaybetmesinin ardından çılgın gibiydi aşk içeri girerken kapılarda arkasından kapandı dışarıdaki hicran güruhu henüz kapının önünden ayrılmamış bağırışıp duruyor................................... ruhum; bir yumruk gibi sıkışıp küçülmüş bedenim alev alev yanıyor namı cihana tutmuş acı kuvvetinden küçücük bile olsa eser duymuyordu cancazım.................. hicran süratle yürüyerek uzaklaştı yalnız olduğunu anladığı kuytu bir köşede mermer sütun omuz verdi tükenmiş bedenine. anladı ki, İstanbul hicrandan çok uzaklarda.................... 06/01/2011 gordion(gülozkan) |