dilsiz dudaksız sözler söyleceğim sana İstanbuldilsiz dudaksız sözler söyleceğim sana bir şeyler anlatacağım bütün kulaklardan gizli herkesin ortasında konuşacağım ama senden başka duyan olmayacak söylediklerimi................................... Marmara; gel bakalım şöyle otur dedi hamdın belki ama çok piştin be gülüm........................ dövüşmeyi oldun olası sevmezdin aşk için nelerin üstünden gelmedin kiii... yüzün gözün çizik dizlerin kan içinde olgunlaşıncaya kadar nice hicranın göbeğinden çıktın nice özlem koridorlarından koyboldun... ’an’ların hatrına dayandı gönülcazın................ özlemin acı sancısında................... ’Mevlânın, Şems’i kaybettiği gibi oldu küçük yüreğin ölümü bile çok gördün vefalıyla....................... siyânet ettin hicranını ölüm çığlıklarını.............. yeri geldi de Leyla bile kıskandı gönül zenginliğini Mecnun’un kadar olamasan da bir yanım ateş- ten bir yanım rüzigâr bir yanım su olsa bile en fazla aşka yakınım Ey Aşk! bakma ism-i nâzıma cism-i nâtüvânıma süsüme/ küpeme bir hicran kolyesini boynuma astığım lirik külliyâtına içime bak sensizliğe baksam kanım, iliğim donacak yâr’lar sarktığım uçurum düşmüşem yolarına Ey Hicran! ölü dillerin harf tınılarındasın aşılmayan eteklerin zirvesine yazılı aşıklar..... muammalı yürükler.............................. sonun vuslata gebe olduğunu bilirim................ demem o ki; aşkı tatmayan bile ağzına bal çalan güzeli aşığı , özlemin ruzigârı dinlemediği mekandayım.................... bir dokunsan yüreklere un ufak edecek kan pıhtıları içinde..................................... aşkın haşmetli uğultusu neredesin? eğer aşkı tatmadıysam kör et gözümü lâl olsun dilim elim; alamasın artık kalemi bi daha,..................... kalbim kalbine karşıdır ey İstanbul! 04/01/2011 gordion |