FERYAL 1
Yalçın’ın Feride’si, yakında doğuracak.
Haminnesi tutturmuş, ille de kız olacak. Dediler: "- Nine neden bu kız çocuk isteğin?" "- Yaşlanıyoruz oğul, bakar mı bize gelin?" Ağır geçti doğumu hastanesiz ebesiz. Allah verdi onlara nur topu gibi bir kız. Yalçın sordu nineye: "- Ne olsun kızın adı?" "- Feryal olsun isterim, dün gece dolunaydı." Darlık, yokluk içinde geçirirken günleri, Yürüdü gitti Feryal kâh ileri kâh geri. Tarla, tapan, ırgatlık akşama bir tas çorba. Sırtlarında köylünün eskittikleri urba. Beşine bastı Feryal, ince hastalık geldi. Feride bir mum gibi, ciğerinden eridi. Köy ile kasabanın, bir cigara arası, Yok vermeye garibin, doktor ilaç parası. Haminneye de ecel biraz zamansız erdi. Yalçın’da bakamayıp, kızı teyzeye verdi. Irgatlık para etmez ancak karın doyurur. Taşta toprakta altın, İstanbul’da bulunur. Yalçın dedi teyzeye: "- Kızım sana emanet, Çalışır kazanırım yaz boyu biraz elbet. Akıllı uslu otur, üzme sakın teyzeni, Yakında geri dönüp, götüreceğim seni. Öp bakayım elimi, sar güzelim kolunu Kışa varmaz dönerim, bularaktan yolumu." Diyerek bir trenle seherde hayal meyal, Ağladı, uğurladı onu teyzeyle Feryal. Tek varlığı da gitti gurbete kızcağızın, Arkasından ağladı: "Gitme sen babacığım!" Talihsizdi, yetimdi, garipti zaten Feryal, Ne şal giyebilmişti ne de bayramlık bir al. Yalçın işi becerdi, mektup para gönderdi. Senede bir köyüne gelip Feryal’i sevdi. Okulun vakti geldi, kitap, defter, kalemi, Teyze tedarik etti, çok sevdi öğretmeni. Seneler geldi geçti, üstü başı düzeldi, Haminnenin Feryal’i, ta doğuştan güzeldi. Okul diplomasını, aldı birincilikle, Teyze dedi: "- Bu kadar!" büyük bir incelikle. Yavru on beşe geldi, benzedi yüzü aya, Gözetliyordu gençler, inerken onu çaya. Dinmeyen göz yaşıyla battı nice güneşler. Yalçın unutuverdi, sarpa sardı bu işler. Teyzenin sevgisinin değeri çok büyüktü, Ne de olsa; Feryal’in yükü de ağır yüktü. Yalçın’dan gelen haber anlaşılmaz olmuştu. Para pul hak getire, mektuplar da solmuştu. Sanki işler karışmış İstanbul’a alışmış, Kızını da unutup, alemlere karışmış. Pencereden görünce, yine doldu yavrucak. Mektup vardı köyüne, kasabadan bir kucak. Oturup kapılarda korucuyu bekledi. Korucu da derdine yenisini ekledi. Aradan zaman geçti, teyze de şehre göçtü. Bırakmak için kızı, emin adresi seçti. Feryal’i teslim etti hısımları muhtara, "- Sen muhtarsın, Yalçın’ı istersen kendin ara." Muhtarın hanımı da biraz yaşlı sevecen Dedi: "- Feryal kızımdır, Yalçın’a vermeyecem." ... .. . İşte bu beyitlerde, Feryal gelişti erken. Köylü tedirgin oldu, istemeye giderken. Gün ola harman ola, gönüle ferman ola. Bu Feryal’e sonunda birisi derman ola. ... .. . |