Âşık Paşa (GÜLCE- BAHÇE)
Âşık Paşa (GÜLCE- BAHÇE)
-I- ‘Türk diline kimesne bakmaz idi Türklere hergiz gönül akmaz idi Türk dahi bilmez idi bu dilleri İnce yolu ol ulu menzilleri’ Türbe duvarından, bu bir kitabe, Uygundur gerçeğe uygun edebe. Hem meram anlatır hem dili sade, Türk gibi düşünüp Türkçe yazmıştır. Ne suskun bir dildir ne gönlü sırça, Dost bilen gönülde yaşamış dostça. Bilse de yazmamış Arapça Farsça, Türk gibi düşünüp Türkçe yazmıştır. Halk ile beraber içinde halkın, Kalmamış beylerle tanırken yakın. Yedi yüz yıl önce, zamana bakın, Türk gibi düşünüp Türkçe yazmıştır. O günün modasıyken Arap dili Fars dili, Ünlü şair Din uluları yetiştiren bir aileden gelirken; Türkçe dışında bilir iken dört dili, Türk gibi düşünüp Türkçeyle yazmış. Aldığı eğitimin doğal sonucu; Tasavvufun Anadolu’da yayılmasında Etkin rol alıp, Gizemci bir ozan olmuş. -II- Zamanın Önemli kültür merkezlerinden biridir Kırşehir. Horasan erenlerine yurtluk eder, yoldaşlık eder. Asıl adı Alâeddin Ali olan Âşık Paşa burada; Arapkir yöresinde doğar. Yıl bin iki yüz yetmiş iki. Babası Baba İlyas’ın oğlu Muhlis Paşa’dır. Âşık adını Hak âşığı olmasından, Paşa adını en büyük oğul olmasından Büyüklüğü, ululuğu gösteren, Saygı sevgi nişanesi olarak Aldığı söylenir. Moğol baskınları ve Türk’e zulmü, Zulmün yanında idari kargaşa iç çekişme… Çekişmeler güvensizlik, yönetimde zayıflık, Zayıf düşmüş Anadolu. Anadolu yetim, Türkmen yurdu öksüz; Öksüz kalır küçük Ali babasının ölümüyle. Ölürken vasiyet etmiştir Şeyh Osman’a Şeyh Osman hem Ali’yi yetiştirecek hem kızını verecek. Önce Şeyh Osman’da özünü buldu, Süleyman Türkmâni hocası oldu. Zahirî Bâtıni ilimle doldu, Ne öğrendi ise kâr Âşık Paşa. Arapçayla Farsça öğrendi erken, Ermeni dilini konuştu derken. İbranice bildi ilmi sürerken, Yine de Türkçeye yâr Âşık Paşa. Söylem tarzı Yunus olur seçimde, Halkın arasında belli biçimde, Hem siyaset hem ahilik içinde, Ararsak görürüz var Âşık Paşa. Hızır dahi gelip gönlünü bürür, Böylece ledünni ilmini görür. Bu bilgiyi oğul Elvan’ı verir, Yanıp da sönmeyen kor Âşık Paşa. Halk için yaşadı halk idi derdi, Zaviye açarak ilmini verdi. Üç sultanla iki padişah gördü, Seni anlatması zor Âşık Paşa. Bir Ozan Bir şair, Mutasavvıf Bir gönül ehli, Bir sûfî cevahir. O bir kara sevdalı, Kendi benliğine bağlı. -III- Hocası Osman’ın kızı Hacı Hatun oldu eş, Elvan, Selman, Can ve Kırlıca Kızı Melek Hatun dört erkek kardeş, Âşık Paşa ufkunda Hak’tan doğan güneş. Tanır yarayı, Türklük bilinci sarar Âşık Paşa’yı. Türk’te Tanrı sevgisi, Yurda sevdayı Yazdığı kalemidir Ok ile yayı Dostluk ile kardeşlik. Ve yeterince Tasavvufî anlatım, Doğru düşünce Kılavuzdur Türkmen’e Yol gider ince Söğüt’teki törene. Kurulurken, bir sesi olunmuş Osmanlının, Ahi yurdu bilgesi bulunmuş Osmanlının, Kırşehir’de nefesi solunmuş gayretiyle. Genişler açı, Kırşehir’e Bey olur Mısıra elçi Devrinin bilginidir. Haklıdır gerçi Bir devlet için dilin, Askeri gücün; Hükümdarda asalet, Sonra cömertlik, Cesaret ve adalet Zorunluluktur. Anlatır önemini Aksi dalâlet Kaygan olur zemini. Türk kültüründe gezinir devir devir; Orhun Abideleri’ne, Kutadgu Bilig’e, Dede Korkut’a, Mesnevi’ye Yunus’a gider. Bazı sözleriyle Süleyman Çelebi’yi etkiler Ve Mevlidin temelini oluşturur. Leyla ile Mecnun’u yazar, Aşk içinde, gül olur bülbül olur. Ozanlık var hem de mertlik, Cımbızladım birkaç dörtlük. Her birisi farklı şiir, Kimisi gül kim ibretlik. ‘A bülbülüm garip garip Ötme beni ağlatırsın Varıp yâdlar arasında Yatma beni ağlatırsın’ ‘Acı dirliğim isteyen Tatlı dirilsin dünyada Kim ölümüm ister ise Bin yıl ömür olsun ona’ ‘Miskin Âşık bilmez n’ider Evliya gayretin güder Subha değin tespih eder Diller gibi inilerim’ ‘Ata ana avrat oğlan kız gelin Kamusınun sen yisen gerek gamın Ataya vü anaya hürmet gerek Avrata vü oğlana nimet gerek’ -IV- Bir gece ayrılıp dünyadan göçü, Benzer hazandaki düşen yaprağa. Bin üç yüz otuz üç Kasımın üçü, Topraktan gelmişti döner toprağa. Kırşehir’e defnedilir, Gönlümüzde padişah. Mezarını aynı yıl türbe yapar, Sivas Hükümdarı Eratna Bey’in veziri Ali Şah. -V- En önemli eseri Garib-nâme kitabı, Türkçe ile yazılmış halka doğru hitabı. Bin altı yüz on üçtür kitaptaki beyit-i, Sayı farklı dense de şair yapar teyidi. Aruz ile yazılmış on bölümlük mesnevi, Farsça mensur dibace önsözüdür bir nevi. Tevhitler ve münâcât Peygambere sevgisi, İlk bölümde yer alır Muhammed’e övgüsü. Sonra farklı konular her biri dolu kıssa, Manasını kavrayıp alana altın hisse. Çok büyük hayal gücü gittikçe genişleyen, İlmi titizlik, nizam, intizamı işleyen. Âlemdeki ibretler gönlündeki varları, Kılı kırk yarar gibi Hakk’a varış sırları. Birer birer dökülmüş bu muhteşem esere, Çekilmeli ebedî bayrak gibi göndere. Bunun yanında; Fakr-nâme, Vasf-ı Hâl, Hikâye,Kimya Risâlesi, Dâsitân-ı Mâzî ve Müstakbel ü Hâl, Dâsitân-ı Su’âl-i Acîb ü Garîb, Dâsitân-ı Hammâl, Dâsitân-ı Seyyid ve Şeyh ü Müftî, Her birisi tek destan Risâle fi Beyâni’s-Sema, Risâle-i Âşık Paşa Okuyana gülistan. Bazen aruz yazar bazen de hece, Bazen Âşık Paşa, Âşık’tır bazen, Bazen Muhlisoğlu Âşık mahlası, O’dur dilimizi imbikten süzen. -VI- Bir mutasavvıftır Âşık Paşa, Açtığı bahsin Hem dünyevi hem uhrevi yönüne bakar. Şiir şiir işler, her olanın farkında, Azıcık dolaşıp Garib-nâme’de Kısa bir tur yapsak Ata ana hakkında. ‘Hiç gümansuz dost-durur bunlar sana Ne emek dartar senünçün görsene Rahat olmaz senden ötrü gündüzün Kul karavaş eylemişdür kendüzin Hem senünçün terk ider uyhusını Uyımaz dün-le uyısun dip seni Senden ötri ıssı sovuk yir bular Yani sini hoş dirilsün dir bular Ger halal u ger haram kim cem ider Kamusını sana ısmarlar gider’ Dost dost diye girmiş türlü detaya, Kendini bilmeyen düşer hataya. Hürmet gerek oğul ana ataya, Seni senden daha fazla düşünür. ‘Dün ü gün şoldur sana himmetleri Kim bilesin sen kamu nimetleri Her neye kim sunsan eltin irişe Mala mülke nimete her bir işe İstemez bunlar ki sen aç ölesin Yahud uşbu halka muhtaç olasın İlla isterler senün begligüni Halk içinde kamudan yigligüni Ata ana himmeti şoldur bize Hiç yavuzlık istemez oğla kıza İlla ister kim oğul kız ulala Gün göre vü mal dire vü mülk ala’ Dost odur ki gamı basar döşüne, Yerleşen sen hayaline düşüne. Senin için canı takar dişine, Seni senden daha fazla düşünür. ‘Kimsene kim artduğun ister senün Anı dost bilgil degüldür düşmenün Kimsene kim himmeti şoldur sana Sen dahı anı sana dost bilsene Kendü her dem meşgul olur meksebe Ta ki sen her dem varasın mektebe Öğrenesin anda Tanrı ilmini Hem dutasın dünyayı vü hem dini Halk işinde uşbu dostlık kimde var Dostın oldur kim bu dostlık anda var’ Töreli ol ilim irfan akıver, Düştüğünde gönül alıp bakıver. Söndüğünde ocağını yakıver, Seni senden daha fazla düşünür. Osman Öcal Fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün |