puhu/varsın bütün çaylak arzularını gizlesin uygunsuz şekilde basılan iç çekişlerinin dövdüğü yalın saatler nasılsa ben birazdan tarafından iğfal edilmiş tüm ümitlerimle birlikte konvoy halinde geçeceğim suratsız gecenden ürkünç bir rüyadan tiksinç bir kabusa transfer olurken gözbebeklerin/ ………. say ki; kötürüm bir örümceğin cenazesinden dönmüşüm ağzım burnum ağ ölüm diyorum babamın sağ cebindeki kibrit kutusu bir çimdik komplikasyon bir kaç puhu aşk? bir üst katımızdaki emekli general zilini çalıp kaçtığımız ve en çok kırmızı bilhassa kırmızı görünen en uzak noktaları aydınlatabilen benzin istasyonları gibi say ki; Romeo Juliet’i bir kaşık suda boğdu kan gül ve diken ölüm diyorum cesedin cesetle çılgınca dans ettiği maskeli balo biraz somon biraz flu bilhassa kızıl aşk? vahşi batı kasabalarından birinin lanet şerifi yakasındaki yıldıza tapan ölüm diyorum anlasana benden önce onun aksi düşer mutlaka kendimi görmek için eğildiğim sulara ………………. ben bir sonraki trenin altında kalacağım izninle, üstümdeki kan kokusu tüm vampirleri buraya çekecek sen bilmezsin yıldızları bu cepheden seyretmenin hazzını izin ver o boyacı esmer çocuk toplasın beni küçük siyah parmaklarıyla ama içimdeki karanlığı mutlaka sen iç… gri gölge[ikibinonunsonotuzbiri] |