Sedef
kabuslarımı hayra yoracaksa, anlatacağım
suda yaşayan mezar taşlarını ölen korku yaşasın cesaret bu ne berraklık uyanmak yasaklansa bile ölmekten bahtiyâr kelebekler iyidir dediler su mezar taşı da öyle , balıkta rüyada ya son nefesi zevkle vermek neyin icadı vicdanımı tokatladım ama aç bırakmadım daha tabir-i caizse midye yemekten resmen tiksinirim gülebilmek adına satın alınan saadet biletlerini düşündüm ömür ne kadar doluymuş meğer boş küplerde ali babavâri bir hikaye geldi aklıma küpe saklanan iki deli biri sevgili küpü bulan kafayı yedi hani biz iki pisi baharı beklemeyen düşlere musallat olmuşken yolumuza çıkan ahengi tekmeledik diye hüküm giymiştik ya ezelden hükümdarlar kendini bir şey zannederken en büyüğü sevgiydi yaratılmışların maymun etmişliğimiz düzeni bu yüzdendi hani biz iki pisi acıtmadan tırmalardık hasreti rüyalar çok olmaya başladığında fark ettik gülmekteyken düşünen resmimizi lan biz ne biçim bir şeydik büyük sandık ismimizi küçük sandıkta amacına ulaşmış mâzi kim bilir kimler geldi , geçti kimse bilmez büyüdükçe kolaylaşan tarifimizi bir avuç su bin avuç huzur bir milyon havuç görür gibi tavşan düşünde toklaşan yanlarımızı törpüleyen gençliğimizi delikli ayakkabısından vapurlar düşlerken adam batmayacak o kaptan rüya işte dedi biri absürt oluyor çoğu zaman içimdeydi dengesizliğin daniskası bende anlayacağın bir anda altı patlar gözlerimden dökülürken kıvılcım hemen sonra dizine muhtaç yatalağım karıncayı suda gördüğümde hiç dayanamam toprak düşünce akla en bağnazım haini yolda görsem mıhlarım ........ hangisi benim diye düşündüğüm oldu elbet bende mi rüyayım ölünceye dek öyleyse niye bu kadar gerçeksin yâr uyandığımda da yanımda kal ... ve uyanmadan senden önceki günahlarım için özrümü şimdi al raydan çıktı biliyorum satırlar hangi dalda ötmeye başlamıştı serçeden kalem hangi ağaçtan yapıldığına kadar geldi bak az dalgın çok göbekli bir adam olmaktansa rahat uzanabileceğin bir yuva olsun göğsümde aç yatsam ne çıkar kolum ağrısa geçer kafam kopsa ölürüm yeter ki sen gel yeter ki bağışlanayım ... yeter ki büyük bedenlerine giydikleri küçük gömleklerinden taşan göbeklerini medyatik ve simetrik tavırlarıyla örtenleri göstersin aynalar yoksa bana ne kâbusumun hayra yorulmuşluğundan gördüğümde geceydi şimdi aydınlık .... hani barış adı verilen küresel savaşın kanıma dokunduğu anda uzaktan gördüğüm midye kabuğunda ki ışığa ulaşabilmek için aşkımızı kaleme alet ettim ya yâr, üzülme güneş batmak üzere kumlarla oynaşan çocukların yüzünde ki sevinçte benim hala umudum var |
benim hala umudum var..
o umut hiç bitmesin...
yüreğine sağlık..