Biga
İki bina arası sanki ömrün yarısı
Kaldırım taşından mahzun öyküler türeten adam Çınara baş harfini kazıyan velet Zaman, etme bunu diyenlerin ruhunda her an idam Şehrim mi, sokağım mı kavgasında kalbim ile midem Köftesine kurban olduğum Bu ilişki neyin karası Yakışıklı suratın, bacakların endamlı Gözlerinde canhıraş verimliliği gençliğin Toza yazabilsen adını kırk yıl seninleyim Sahi adın ne senin Kahve molalarının gözlemi, kahverengi elli Anlasan öyle bakmazdın bana, sanma korkuyorum Aşkın arsızı seni, senin pire torbası Nerden çıktı ki bu can sıkıntısı İki gına arası bir park düşüyorken payıma İki lamba arası hep gece, karanlığını sevdiğim Zaman fiyakalı gömleğinin açmış yakasını Ah budala sıcaklık geçicisin bilir misin? Böğrümde dostluğunun yaftası Satılığım rüzgarına başımın ekşi belası Yirmiden sonra ayrıldığımız da oldu, kahrolası Saçlarımı sordu köprün, sustum Bakışlarımı sordun, küskün değilim Sorma çıkışlarımı, düşerken düşünmeliydim Otuzu bulmadım daha ne çabuk unuttun Doğum günümü bilen mi vardı bu seneye dek Sakallarım sıklaştı bak yetin, yaramın aynı acısı Şanslısın kerata, küçüklüğümü de biliyorsun işin cabası Sadece senin için değil merakım, sırıtma Üç yaşında bırakmışım ablamı Beşinden öncesini hatırlayanlara şaşıyorum Bu neyin karası dediğime de pişmanım Aydınlar içindeyim, gece lambamın ışığıyla Siyah giymeyi seviyorken inadına gözümün karası Bir sen mi kararlısın bu sonsuzluğa Beyaz zambağımı dikmeyi unutmayan olacak elbet toprağına… Gülümse ………. Yeşiline söz verdim dere kenarında Beyazımla geleceğim Ali Aydoğdu bigazete yıl 1 sayı 3 |