CİNAYET“köpeklere ölüm!” diyordu emir. boyun büküp baktı köpeğe doğru. yaktı ellerini halkalı zincir, inledi derinden yaşlı dağ yolu. her şey malum oldu sanki köpeğe, sezerek dehşetin derinliğini. döndü, son kez baktı doğduğu eve, bir de sahibine yalvarır gibi. sonra da havladı öyle tedirgin felaketten haber verircesine. uzakta telaşlı, acı ve derin yankılar ses verdi boğuk sesine. belalı vadi’ye zar zor vardılar, yazın yedi porsuk boğmuştu burda. aylarca kalırken yaylada davar, oydu göğüs geren çakala, kurda… ne çok seviyordu bu korkunç yeri, yıllarının çoğu burada geçti. en nefis yemeği burada yedi, en temiz suyu da burada içti. durdular. sahibi ter döküyordu. yüzü sapsarıydı, gözleri kan’dı. çifteyi yokluyor hem ürküyordu, ezikti, yıkıktı ve perişandı. bağladı köpeği çam fidanına okşayıp başını şefkatle son kez. akşamın karanlık gergin alnına saplandı alevli iki korkunç ses. zincirin ucunda kanlar içinde yatıyorken cansız eski yareni, ağlıyordu cani dağ tepesinde: “emir devletindi, günah benim mi?” |