YALNIZLIĞIN BİLANÇOSU:
I
Herkes kendi yalnızlığından bakar kendi kalabalığına ve yoğrulur yalnızlıkla, yalnızlığın hamurunda. herkesin yalnızlığa hüküm giydiği bir yerde kimileri kölesidir kendi yalnızlığının... kusur değildir, ama kusursuzdur yalnızlık! herkes kendi yalnızlığına bir kalabalık yamalamakla meşgul ve kimisi savrulmuş, paramparça yalnızlığında perişan!.. morarmış şarkılar, boğulmuş şairler, içli şiirlerde/ bir şiir yazılmalıydı oysa hiçbir kalabalığın yeltenemediği ve hiçbir kalabalığın kirletemediği yalnızlıklara, şiirsel bir tanım bulunmalıydı. Kimse bilmeyebilir, günlerin eşiğinde her akşam yeniden doğurduğumuz yalnızlıktır!.. kendini çoğaltmak var doğasında. hergün biraz daha...hergün biraz... çünkü, upuzun kalabalıkların peydahladığı yalnızlıklardır!.. herkes yalnızlığı kadardır, kimi zaman kaybolduğu, çoğu zaman kendini bulduğu herkes kendi yalnızlığına hüzün tokuştururken, herkesin birbirinden sakladığı yalnızlıktır!.. ’kendi gerçeğinin acımasız yasalarına kilitli’ potansiyel bir orospudur yalnızlık en çokta şairlerde biriken, kendini eskitip sonra yenileyen/yenilmeyen. çünkü yalnızlığa entegredir şairler... herkes sever yalnızlığını bir zaman dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın kimseye ödünç veremeyeceğiniz ve size ait olan bir yalnızlığınız vardır. çarmıhlara çivilemeli yalnızlıkları. yoksa özgürleşemezsiniz yalnızlık metotlarında bir çoğu boyun eğer, itaat eder içindeki duvarları yumruklayan, şakaklarında zonklayan yalnızlığa... çünkü hedefini ıskalamayan bir suikastçıdır yalnızlık.. II herkes sana saklayarak yalnızlığını, karıştılar kalabalıklara avuçlarında çalınmış öksüz umutların ve tutsak yaraların şehirler arası hüzünlerin ve son sefer sayılı ayrılıkların sen sadece susacaksın bu senin tek gerçeğin çok aşk başlar ve biterdi beklenmedik ayrılıklarda kederli ve savurgan rüzgarlarda bizi teslim alan simsiyah kalabalıklarda bitmeyen yalnızlıklardır!.. III yalnızlığımdan kaçarken kendime yabancılaştım bedeli yalnızlıkta olsa yaşamak için amacımdın sen kalbimde bu denli sızılar ve kanayan anılar bırakmış olsanda sana koşmaktan yorulmayacak, seni sevmekten caymayacağım çünkü her yolculuğum sen de başlayıp, sen de bitiyor!.. IV herkes toplayarak dağılan yalnızlığını sokaklardan, şehirlerden bir yaradan, bir yaraya gidiyorlar- irkilmiş gözlerle bakarak birbirlerinin yüzüne herkes eskiyen yalnızlığını giyinerek çıkıyor yeni sabahlara/ insan yeniliyor yalnızlıklarda/yalnızlıklar yenileniyor yeni çağda travestilerin kayıp sosyal kimlikleri, yaralı bilinçleri ve zulalarında melankolik yalnızlıkları!.. V pardon! hanımefendi bu yalnızlık sizin mi?.. kadınlar tarifi imkansız aşklarda yalnızlığa gebe kaldılar/ sonra, yalnızlığın hesabını tutup, yalnızlık cepheleri oluşturdular, esrik anılarla ve yaralı düşlerle rüyaları köhnemiş kadınların irileşen yalnızlığı, sığmayacak kutsal kitaplara sığmayacak!.. sahi, kaç paradır bir gecelik aşklar?.. yalnızlık bitmez bu yüzden dinmez üşümelerimiz sorgulayıp, suçladığımız yalnızlık trajik gülümsemelerde bu kez yalnızlığına tahammüden kastedilen, failin maktulü meçhuldür!.. VI uzun ve yoldaşsız yolculuktan geliyorum şakaklarımda intihar eden bir sevda dudaklarımda yetim bir şarkıdır yalnızlık ertelenmiş bir çığlıktım yankımı aramaktan geliyorum ’belleğin kurşuni fanusunda’ vur emriyle aranmaktan geliyorum, muhbir sevdalardan ve şiirlerimden nasiplenen, yaralarıma sızan orospulardan orospular ki, yalnızlığın vazgeçilmez oyuncularıdır... yalnızlıklarıyla meşhur olmaya adaydırlar! uzun yalnızlıklardan geliyorum-yasaklanmış bir aşkın cehenneminden!.. kapanmayan yaralardan, doyumsuz açlıklardan ardımda upuzun yenilgiler kulaklarımda anamın boğuk ve enkaz sesi ’en emin yol Tanrının yoludur oğul’ ateşlerden geliyorum, küllerim, küllerim kimsenin işine yaramaz öfkelenip küfrettiğim, arsız, bezgin ve bozgun ayrılıklardan ve şairlerin çürütüldüğü çağlardan geliyorum- o yüzden yalnızlığım hiçbir kalabalığa sığmayacak!.. VII kendi yasalarına yenilmiş şehirlerden pusuya düşürüldüğüm uçurumlardan ve yalnızlığın renksiz soğukluğundan geliyorum anamın boğuk ve bozgun sesiydi hayat babamın hiç dinmeyen ağrılarıydı; her ikiside çocukluğumdan artakalan kederlerimdir inanın, lunaparklar yetmeyecek çocukların yalnızlığına!. /senden artakalan, ajandamın arasına sıkıştırdığım soluk ve yorgun suretin ansızın neler gider ve neler kalırdı geriye/kalıntılar yetmeyecek gitmelere!../ şimdi uzak gölgesindeyiz el değmemiş delikanlı sevdaların sado-mazoşist, şiddet bağımlısı kitleler negatif enerji depolamaktalar şiirle ve şairlerle uzlaşıp, kucaklaşamadılar!.. politik idealleri her silahlı çatışmada kendilerini vurmaktı!.. VIII kan sızıyor düşlerimden, yaşamın türküsünden ölüm!.. bir yanım dicle, diğer yanım palandöken işte budur beni dengeleyen- ateş ile suyun, beyaz ile siyahın kardeşliği ve kardeşliği yalnızlıklarımızın /’ve içimde gezerim ucu sivri paslı bir bıçakla söylesem size söylerim ey ipini kendi gerenler: kedere kederle, ağrıya ağrıyla karşı çıkarım!..’/ (Birdal ERDOĞMUŞ/2007) |
avuçlarında çalınmış öksüz umutların ve tutsak yaraların
şehirler arası hüzünlerin ve son sefer sayılı ayrılıkların!..
sen sadece susacaksın bu senin tek gerçeğin...
çok aşk başlar ve biterdi çok ayrılıklarda
bizi teslim alan simsiyah kalabalıklarda,
bitmeyen yalnızlıklardır!..
En çok bu şiirinizi beğeniyorum, özellikle bu kısmını...Size sonsuz hayranlık duyuyorum...