DOĞUDA AŞK
Orda elimizin değmediği bir şey kalmasın
Alnın üzerine minyatür gibi Üfleye üfleye akıl kendini terletir ve yoğurur Ey ruhun karanlık koylarında su içen âhû Orda gözümüzün değmediği avcı yoktur kurt yoktur Leylin Leylâ’ sı orda kendi hayaline mecnun gibi vurulur Şimdi yanan gözlerimizle durmuşuz Baldırları çıplak devasa yetim devası sencil Orda kara deliklerin aheste aheste yittiği çukur ey lût Sana yaprakları yaralanmış bir gelincik getirdim Hafızın kabrinde köpürte köpürte kanayan bir gül gelincik Orda zulmün rahman dimağı ok kirişi ve tambur Ruhun ve toprağın ölümsüz ezgileri Dönsün acemaşiran semailer ey hüzzam Ey melil melil vurdukça mızrabın ucunda uğuldayan su ezeli mehtap Bâkî kubbelerde hoş bir seda yırtılmış atlasları coğrafyaların Orda alnımızın tarih yazısı inanılmaz bir gül-nihal ve kambur Açıl doğu açıl közüm! Ney’in neysi gurbetinde ipek kervanları hiç bitmez Ve hazan rüzgarı dağlarda davudi hüznümüzün Açıl doğu açıl! Açıl duvağım! ’Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur?’ |