KURUNTUbir temmuz uzaklığının büyüttüğü yakınlık başıma vurmuş. yıllarca esrimiş şarap gibi. bu bahçe senin bahçen, bu güller inanılmaz iri ve saç kokulu bir rüzgâr kâh sımsıcak, kâh ılık. susku bardağını kır, deş yüreğinin bendini. (ben duyayım, ben bileyim gizlerini gizlerini) yorgun bir bekleyiş bağdaş kurmuş pusuda en yalnız sahillerinde küskün bakışlarının, asırlık aralıklarında yürek atışlarının boğulurken hayallerin yitik yüzlü bir suda gözlerinde yaz korkusu hiç gitmeyen kışlarının (sil anılar kumsalından izlerini izlerini) tanrıların en dalgını milattan çok önce belki unutmuş da seni burda bir daha bulamamış. sen ey günah çağrısı, sen ey kutsal aldanış mona lisa gizemiyle öyle bir gülümse ki, başlasın aşk dininde yeniden yapılanış. (secde edip okşayayım dizlerini dizlerini) susma konuş, çıkar beni özlemler burgacından teninin deniz köpüğü dalgalarında. beklemek umuda kan vermek demek, ölüp dirilmek demek. el ederken son güneşim ömrümün son yamacından felaketim ol benim, kıyametim ol bebek. (sık kalbime mermi diye gözlerini gözlerini) |