YENİNE SIĞMAYAN UTANGAÇLIĞIMisterdim aslında, göğün kuşağını çözmek ellerimle ervahına sığdırıp tüm taksiratlarımı yollamak bakire gidişinin şeytan arabasına bindirdiği olmayacak düşlerimi kucaklayıp eylül hazanlarının yapraklarını koparıp tüm tırnaklarını asmak,kuzeye çalan bir tepenin en yamacına içinde kimse yok farazi çamaşırlarımı boş,fenersiz şimdi kırılmış ışıkları gözlerim ,biri kaybetmiş arıyor diğerini! iki gözümsün desem yine bakar mısın eskisi gibi? yamaçlarına kar yağmış kırsı saçlar göçmen kuşlara yuva şimdi boş bağırışlar bir mevsim değil bir gün bile yeter fersiz bakışların ardından boş çağrılar nemli sodyum kokusu dolmuş odam yas/tık yüzüm ıslak uykulu sayıklama zamanında envai ervahım.. kahretsin tanımıyor seni, hiç bir nalet falcı! çağırma seanslarımın baş aktristi, baş tacı ruhumsun desem ve seslensem yine doldurur musun fincanımı? sin ıslığı kadar acıklı bir ır’sın şimdi dilimde mevlevi ayini kadar kendini kaybetmiş aklım muhayyilemi de götürmüşsün peşinde bedenimle şimdi bir ceset kadar boş ve yalnızım bir sarhoş kadar isyana mail ve küffar aşk kadar hazin bir ritüelde hüzzamsın özledim desem inanır mısın? ciğerimden kopan ar/sız bir şarkıdasın ’yokluğunda çok kitap okudum ağladım’ üç kuruşluk ciğere beş paralık kediyim şimdi gayri ,utanmaz türkülere saldım ağıdımı sus/ar/ım! utan/ır/ım! kendi alfabemden kendi sesimle okumaya boşluğunu kurudu karanfiller, sustu kitabımın soluğu! k/ayıp etmişim işte desem karanlık gecelerde nefesinin aydınlık kokusunu bilirsin hem gizli öznesiydin ruhumun hem aşikar tüm cümlelerimin birinci kordonu ışığımsın desem, yine fenerime nefes olur musun? susmayın türkülerim... utanmayın! siz de şarkılarım... sustum ben bari,sizler susmayın alın beni de aranıza bu ,yenine sığmayan utangaçlığımla sığınayım aranıza belki duyulurum! / ancak üçyüzaltmışdört desibel bağırabiliyorum / ... ... ama ... sen ... ’’yeter ki gel bana, senede bir gün’’ ToprağınSesi |
İçimi üşüttü dizeler,
Beğenim sonsuz
Kutluyorum Saygımla...