Aynadaki Yüzsaklambaç oyunları oynayan çocuklar gibiydi an sobelenen ben . . . ensemde rüzgarın yeli ile boğazıma düğümlenmişti ateşin alevi tenime sinen siyahın kül rengiydi geceyi okşayan , yeminleri saklayansa gizem suç belli , bedel belli . . . duvarların sus kalmış saatlerine denk düşmüştü ısmarlama gölgelerin izleri hem bende , hem de bir adım ötemde ışıksız sokakların ıslık sesleri bir gün aynadaki yüz içindeki çocuğa sorar neden ? yanıtsız kalan , vakitsiz batan güneş gibi buruşur gözleri büyü artık kapısı aralıklı şehrim büyü . . . saçaklarına düşen hüzünleri kurut üzerinde aynı göğe rengârenk uçurtmalar uçurt sabah ile boyunu boyuma , umudunu umuduma eşle yağmurun diline düşen toprak kokusuna sığdır bereketini bak !
|