...sonra üşüdü yağmur
…sonra üşüdü yağmur
pembe ojelerine gömüldü sabah dudaklarını tadında bırak git ve boynunun şubat kokusunu ceplerime sevgilim çiçeklerini kapı arkasına. ne olur bir parçanı bırak soğuk, kepaze bir kadın gibi …sonra etekleri uçuştu ve yapraklarındı yeşil gözlerinde ebem kuşakları aşıkları lal ederdi dillerin huzursuz bir serçenin kanatlarıydın ıslanıyordu omuz başların akıyor boyası saçlarının dudakların kan kırmızı … sonra uçurtmada şeytan kuyruğu patlamış balonların renkleri sokaklar sonra herkes gider, ıssızlık başlar ayrılığında yok uyruğu sevgilim nerden geldiysek orası değil ki artık bizim siyahın beyazdan korkusu bütün renkler ve tabiat böyle güneş yanığı değil sandığın kadar evvela aynanın mükellefi yüzlerimiz kırık gülüşlerimiz çizgilerimiz yüzümüzde dört başı mamur erimez bir kar bükü alnının çatında ve yakında yaşlanacağız bir bir sonra bilinmez olmayacak bu kadar her hesapsızlığa bir ceza keseceksin dünden kalan saçlarını uzatamayacaksın eskisi gibi makyajsız çirkin görüneceksin ellerinin üstünde siyah noktalar sonra dinmez olmayacak bu kadar her acı saçlarında kırıklığın tacı martta bir soğuk kapı ardı kitaplarda göz yaşı ayracı …sonra ürker dikeninden gül topraktan söküldüğünü duyarsın dilenciler dayanır kapına günlük gazetede meşk bilmem kaç kupona verilir aşk sen alsan dahi faydalanamazsın … İ.ertürk |
Bütün şiirde tek ilgimi çeken bu satır değil elbette;şiir konusuyla bütünlük sağlayan orjinal sözlerle ve ustaca işlenmiş.Tebrikler kaleminize kuvvet...
Birkaç satır da kendimden eklemek istiyorum,yalnızlık ve ayrılık adına;
''Dünya malı beni ırgalamaz
Maneviyatını bırak bana
Gideceksen bedenini al
Ruhunu bırak bana...''