7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1675
Okunma

İki serçe havalandı
İki kaşımın arasından bir daha öperken hayat
Ipıssız ve sessiz koyak
Meyvede kuşburnular
Geçip gidiyor turnalar
Hiçbir zaman bilemedim
Nereye çekip gittin
İnce bir yağmur yağıyordu
Ben ağlıyordum
Gökler ağlıyordu
Kaç adresi kayıp ize düştüm böyle
Oysa sevmezdim belirsizlikleri
Aldandık, çoğalıyoruz sandık
Kendimize katarak kalabalıkları
Haberimiz de olmamış nasıl iş böyle
İçimizden amansız azalmışız öyle
Farkı yoktu, yaşın, kurunun
Dikeni batarken kuşburnunun
Gidip geldim rüyayla gerçek arası
Bu yüzden her sonbahar
Artar gönlümün yası
Basma fistan, göz kirası
Yine dumanlı Bulgar Dağı’nın başı
Deniz ve karanın savaşı sürgit
Bütün yangınlar harda
Sevmek olmazmış bu zamanda
Önce yapraklar dökülüyor
Tabiat ölüyor, ben ölüyorum
Düşünemedim severken
Her şey göç ederken
Ardına takılırken bir silüetin
Kapısını aralamışım kıyametin
Aldanıp dünyanın rengine
Önce gözlerimi kaybettim anne
Özlemin yok ilacı
Gerçekler çok yakıcı
Hayrettin YAZICI
Not:BULGAR DAĞI: Bizde, bir türkü söylenirdi çocukluğumda; "Bulgar Dağı’nın dumanı, Ne sisi kalkar ne boranı" Çocukken çok anlayamazdım, çocuğun bunu anlaması da güçtü. Sonra yaşım ilerleyince, bu dağ hep kafama takıldı; Bulgar Dağı’nın doğu Kara deniz de ne işi vardı ?. Sonradan bir tarihi kaynakta rastladım ki, Türkler’in Anadolu’ya akın akın göçleri başlayınca, Bizanslılar baş edememiş, Bulgarlar’ın daha cesur insanlar olması nedeniyle, onlardan bölükler hazırlayarak, Bizanslılarla, Türklerin kesişme noktaları olan dağlara yerleştirimişler...Bizİm Bulgar Dağı’da bu birliklerin yerleştirildiği dağlardan biri..Konya başta olmak üzere bu isimle anılan pek çok tepe ve dağ olduğunu öğrenmiş oldum.