S/us Ac/emi Kaval
Dalları kırılmış yarınlardan geçer zaman
Salınır eteğinden gecenin acemi kaval Hasret soluklanır yürek ucunda... Dingin-sızılı... Düş yokuşlarında oyalanırken olmazlıkların Kovulmuş duaların ıstırap döker umutlarına.. Yaşam akıp gider sana kalan dilemma... Artık tükenmiştir duygular bağrına taş basmaktan Boğazına düğümlenen hatıralar bir yudum su isterken Çocuksu bir t/utkunun dönencesinde kaybolursun Gözyaşına boğulur masal kahramanların K/ah bir ıstırap y/akar Kâh gözlerin hançerler b/ağrını... Ellerine yakılan kınaların saflığı da kalmadı Kalmadı gece ışıkları gök/yüzünde mühürle Dudağından dökülen her mısra aşka nispet etmede Esefle bakarsın aynadaki çehrene Kalabalık düşüncelerin sükûtunu bilmeden ’keşke’ sözcüklerini yutkunurken yanılgıların Şivan kopar y/adınla... Oysa ben, Ahuzarımla dokunurken aşkın g/ecesi yüreğe Her doğan güneşin sen ayağıyla gezerim dünlerimi Gökkuşağının altında umutlar gizli olsada Tepeden tırnağa hüzün giyinir gönlüm Dumanın zifirinde biterim o v/akitlerde... Gözlerimde yarının boş beklentileri Bilirim ne dileklerim düşecek peşine Ne de eriyeceğim güneşin soğuk teninde Çoğalacak sıfatsız d/olgunluğuyla bir hasret daha Y/ana y/ana pervane gurbetine yol alacağım... Ilık ılık esen rüzgârlara, usul usul savuracağım yeminlerimi Ve takacağım peşine gözlerime k/anmayanı ... Yetim kalan türkülerin yoldaşlığında yol aldıkça Anlıyorum ki, İki ayrı telde akan, iki yabancı şarkının nakaratıyız sadece... Aklımdan gitmeyen dünlere asıyorum ağıtlarımı Sazıma gömerken siluetini Dilimden düşen her ezgi gözyaşlarıma mahkûm oluyor zamansız... Istırabında bir cümlenin yetisine kahırlanıyor Közleniyor gözlerim... Ne sen bülbülsün ezgimde Ne de ben gül’üm dilinde Yazık ki onmaz yara firari Avunmayan gönlüme... |