d-üşüyor gecezeytin ağaçları yeşerirdi gözlerinde bir yudum votkayla boğardık acıları badem kokan saçlarında parmaklarım mum ışığı gibi titrerdi bakışların şarap misali yıllandırıp aşkı çam ormanlarına salmıştık gençliğimizi ırmak olup aktık zamandan küllerimizi savurduk her bahar sabun köpüğü gibi geçti yıllar kırık hayaller kalmıştı geriye eski gazeteler gibi bir köşede ölümcül bir hastalık gibi saplı sinede dağ gibi duruyorduk karşısında faslı hayatın nağmeleri dilimizde hüküm giymiş cümlelerin esaretinde hazırdık artık ölmeye! paha biçilemez resimler gibiydi tebessümlerimiz gül bahçelerinde ayrık otu ağacını sımsıkı sarmış bir sarmaşık ya da bir dilberin gözüne çektiği rastık hüzünbaz zamanlarımız oldu çoğu zaman sokak lambalarına küsüp sesizce geçtik yollardan çerçevesiz kaldı fotoğraflar bir bardak çay ise öksüz öğle üstü sohbetlerinde suçsuzdu oysa kordon boyu evlerse melankolik koşmaktan yorulmuş bir tarih kanar avuçlarımızda sessiz baş tacı edilmiş onca şiir fısıldadı suskunluğunu kendi içinde bir ömür sayfalarca kaçıp bizden yolculadı harflerini Dünya,lirik bir tango dehlizlerinde hüzün kusursuz bir işleyişin manevrasız hüznü eflatuna boya aşkları sıla koksun tüm mendiller duru bir bakış ekleyip bakır rengi şafaklarda sisli sabahlara devredelim laterna çalsın bir çocuk isyan etsin tüm azınlık kutsal kase ellerinde kutsansın tüm insanlık tahta bir rıhtım yıkılsın üzerimize gölgesini sürsün deniz yüzümüze mumyalanmış bir elma düşsün gökten tütün basılsın kanayan yerlerimize kirpiklerimizle damıtalım yağmuru aynalar çatlasın ellerimizde serseri bir günü ç/alalım felekten su katalım alkolün mayasına beyaza bürünsün düşlerimiz hüznü tanımayalım o gün mektuplar yazalım Tanrı’ya mehtap düşürsün ay doğumunda geceye şiirler yazılsın kan revan satırlarda sitem değil bu sevgili inan, dalgalandıkça içimdeki deniz topuklarımda deprem sensizlik gül yüzün çakılı gözkapaklarımda ve taşıdığın o valiz. kış kıyamet buralar gel de ısınsın yüreğimiz. hayaller görüyorum yokluğunda dağ çilekleri avuçlarımda gelincik tarlalarında şarkılar söylüyor rüzgar ve özlem ağlıyor avazı çıktığınca utangaç bir kırmızı yanaklarımda istisnasız pembeleşiyor yüzüm özgür bırakıyorum içimdeki hasreti berrak sular ağıt yakıyor cezayir menekşesi ağlamaklı aramıza giren yollar el olup ayırıyoz bizi feryat figan aşk toprak kokuyor nefesi güneş her gün biraz daha u/mutlu yarenlik ediyor yokluğunda seyrüsefer yüreğim, ellerinde leylak renkli bahar muştusu yanmaktan vazgeçti ateş böceği itiraf edip acizliğini zaman aramızdaki düşman her gün acıları biriktirirdi gümüş teller perçemimde üzgün baktığım tüm aynalar saate küskün gözlerim defter yaprakları yaren süslenirler şiirle uykusuz gittiğinden beri her gece ezberbozan bir ayrılık bu sesi çıkmaz gecenin lâl olur ellerim kar yağar yastığıma yüreğim, dört yanı aşkla çevrili ada kıyılarım sessiz usulca uyur balıklar günbatımları ıssız kalabalık sen yokken yalnızlıklar suni teneffüs tadı nefesimde deşifre edilmiş bir sır gibi aleni ruj izi gibi durur son öpücüğün kokusu hala yanağımda ve renkleri çalınmış bir çocuk gibi huysuzum anlayacağın sevgilim, yokluğunla başım dertte! Gülay Bulut onbeşekimikibinon |
mükemmel bir siir bu.. hayranlikla okudum... ve final cok hos olmus...
tebrikler.............. sevgimle...