Kömür
Uzun Mehmet’ten hediyedir taş kömür,
Uğrunda nice bedenler tüketti ömür. Helalleşip evinden çıkar madenci, Ekmeğini taştan çıkarır, dilinde şükür. Çekilir besmeleler, yayılır ses, Kuyulardan süzülerek iner kafes. Çavuşlar çalışanlara verirken emir, Zehirli gazdır soludukları nefes. Gözlerde sevinç, alınlarda ter, Yerin üstünde gün doğar, gün biter; Alt tarafı karanlık, geceden beter. Tüneller uzar, bölüm bölüm Bir ihmal kadar yakındır ölüm. Grizu yıllardır kanayan yara, Kömür gibi el, yüz kapkara; Alınlar ak, helaldir kazanılan para. Aşağısı ıslak, çizmeler çamur, Emeğin nuru damlar üstüne. Dışarıda inceden yağar bir yağmur, Bir kadın bekler gözleri mahmur; Kaygılı yüreğinde acepler dumur, Vardiya servisini bekleyip durur… Karaelmas yıldır yıldır parlar, Vagonlar hazırda, çıkanları toparlar. Kışın çıtır çıtır yanarken kömür, Karalar içerisinde, sadece gözlerinin Beyazı ışıldayan bir madenci gülümser. Yüreğinin sıcaklığıyla odamızı ısıtır, Yataklarımız rahat, koltuklarımız samur; Farkında bile olmayız çoğu kez. Bütün şehir tatlı uykusunda uyur, Maden şehitlerine, gökten iner nur. Muhittin Alaca Şili’de 69 gün sonra yeraltından çıkarılan madencilere sevinirken, Zonguldak’da 17 Mayıs 2010 tarihinde göçük altında kalan 30 madencimizden 2 tanesinin cenazelerine dahi ulaşılamaması yüreğimizi kanatmaya devam ediyor. |