Hiç Anason Kokmadı Nefesim
Ne kadar zaman geçti üstünden
Unuttum… Yarım yamalak uykumu Serin bir çardak kahvaltısına teslim etmeyeli Zaman sanki rüzgâr kanatlı atlar gibi geçti Ömür kalyonlarımdan Bu nasıl bir samyeli… Gün kendini geceye gelin verdiği saatlerde Denizin mavisine tutsak düşen Titrek turuncu yakamozları okşamadı bakışlarım… Salaş bir masada öylece Yüzüne rokayı peçe çekmiş nazlı bir çipura’yı Okşamadı hiç Aç kalan çakır yanlarım… Porselen tabağımda lor peynirin kirli güzelliğine de Açılmadı hiç dudaklarım… Ukte mi kalacak içimde Tahta bir sandalyeye kol bacak serilişim… Ne kadar zaman geçti üstünden Unuttum billahi Hiç anason kokmadı nefesim… Koşulsuz sorgusuzca bitecekti belki de Bu iç savaş Altın sarısında gizlendim saçlarının Destursuz… Sonra da yalnızlığımı boca ettim Hüzünbaz gözlerine… Kırk dört katmanına da bembeyaz sır sürdüm Kara bahtımın İçli bir öpüş bıraktım Ak ellerine… Uzak ihtimallerin çat kapısında ’Ben geldim’ diyorum işte… Ne kadar zamanında toplanmayan Meyvelerini dibine düşüren bir ağaçsam Bağ bozumu zamanlarının avlusunda Bağdaşa durdum Fütursuzca oturdum… Sonra da Gülistan yüzünün sahillerinde Zengin bir çilingir sofrası kurdum… Faruk civelek |
tebrikler...
sevgiler...