unutamadım
unutamadım
başına kına yakılarak ugurlanan bu aşkı şimdi kime versemde bu günahı kimse almıyor üstüne bir vebalı gibi kaçsam da senden her kaçışımın irine bağlamış ruhumda, sana oldugunu unutamadım sokakbaşı sevişmelerde kirlenen ruhumu ağlayamadıgım gecelerin karanlığını seni kendime sır edip sustuğumu nemli bir ayrılığın yokluğunda güldürmeyen sevdamı unutamadım sözümün karanlığa okunan ezanlar gibi oldugunu ramak kalan ölüme inat sana tutunamadıgımı ilmegi bogazına kendi geçirmiş bu aşkı unutamdım dağbaşının hüzünlü papatyalarını örselerken rüzgar gözlerinin gizini ararken duamda düşerken merdivenlerinden çıkamadan yüzümü güldürmeyen bu aşkı unutamadım ekmege ve suya aruçluyum şimdi dilini kendine dil edinmeyen dilimi kelamını yüregine kem edinmeyen bu aşkı seni kana kana sevdirmeyen bu kaderi unutamadım sönsün bütün ışıklar örtüsü çekilsin gecenin istanbul yedi tepeden düşsün saçlarının büklümlerinde bogulan bu ruhumu nasıl terk ettiğini yar unutamadım S.B/2010 gaziantep/ekim |