DİK İNSANLAR KABİLESİ
Trabzon-Sürmene
Su İmparatorluğu Dağlar denize dikine keza insanlarda öyle Horon’da teşvik ifadesi ’dik oyna uşağum’ Yada; -Emice Kambo ne tarafta ? -Ne yapacasun, niye sordun ?..gibi dikine cevaplar. Bitki örtüsü de dikine. Ağaçlar, ifteriler. Vel hasılı bir ’dik’ duruş söz konusu. Hem de ibadet edercesine. Kıyam, secde kadar kıymetli hatta arkadaş. Geleli 6 gün oldu. Bir Bayramdı ve yağmur sadece bir gün müsade verdi ’dik insanlar kabilesine’. Hayat suya göre şekillenmiş tamamen. Suyun taleplerinin hiçbirine muhalefet edilemez. O dilediği yerden akar, dilediği kadar akar.Türküde ki gibi. "Ben su olur akarum, nazli yarim benden içerse" Derken, dik dağların ve dik denizin arasında yaşamlarını sürdüren dik insanların kabile erkekleri bayram namazını eda etti. Cami içerisinde daire olundu ve tek tek bayramlaşıldı. Belirtmek durumundayım ki dik insanlar kabilesinin ilginç bir İslam anlayışı var. İmam olmak zordur dik insanlar kabilesine. Yaranması zordur. Vaaz ettiği cümlelerin herbiri bir kulaktan girer diğerinden çıkar. Şu kısacık sürede bu yazıyı yazan kanı bozuk bile iki eleştiriye sahip oldu, hem de nurtopu gibi. "Bu kadar hızlı teravih mi kılınır kardeşim!" "Niye azarlar gibi vaaz ediyorsun kardeşim!" gibi.. Feodalizmin tek bir kırıntısının hiçbir dönem olmadığı bu dik insanlar kabilesinde, yani Hamandoz’da insan bayramlaşmak direk bu kültürel yapyıya bağlı olarak öyle zor ki. Anti-feodal ve hatta ucundan azıcık anarşist bir ruha sahip olduklarından evler anadolunun diğer yörelerinden farklı olarak araziye serpilmiş vaziyetteler. Her Hamandozlu kendisinin ağası sözün özü. Sağlam bir yağmur altında bayram ziyareti başlamıştır artık. Kazmaz’lar, Uzumet’ler, Telesmanoğulları, Zorba’lar, Dinga’lar vesaire vesaire.. "Hoş geldunuz", "Çok bayramlara gidesunuz", "Tatli yeyun yüreğunuze sarilsun" gibi klasikleşmiş diyaloglardan sonra evin en yaşlısının monoloğu başlar. O konuşur ama kimseyi dinlemez. Yaşı kaç olursa olsun ’dik’ duruş yerli yerindedir evelALLAH. Herkes gibi yaşlılarda sadece suya boyun eğmişler. Bu dik insanlar topluğunun en aykırı iki ismi Ankaralı Mahmut amca ve Kabaoğli Aydın (eski muhtar). Fakat Kabaoğli Aydın değişik model. Hiçbir kıstası kabul etmez. Bir nevi Milenyum Koçerosu, bir nevi fikri patlama ve hatta dik insanlar kabilesinin Diyojeni. Sanki gerçekten elinde gündüz vakti fenerle dolaşıyor ve sesleniyor "Adam arıyorum". "Sizun camelere kılduğunuz namazi ALLAH kabul etmez", diyerek cesaretin anasını ağlatan. Veya "tebarekte ya-zel celal vel ikram" diyen imama doğru camide "kılduk daa ne ikrami?" şeklinde seslenerek ümmetin hakkını terstende olsa arayan. Neşet Ertaş denildi mi akan sular durur onun nezdinde, zira ona göre Neşet baba ’beddiüzzaman’dır. Daha ileri gidiyorum Kabaoğli Aydın hakkında ve iddia ediyorum ki o yaşayan bir Melamet temsilcisi, bir Kalender Meşreb bayii gibidir. Böyle saymakla bitiremiyeceğim çokça karakter veya enstantane yazabilirdim. Cami cemaatinin namaz vakitleri arasında avludaki gıybet kokan sohbetleri, ya da komşuların bir araya geldiklerinde ki; Veya kendimi bildim bileli "sen kimun kizisun" sorusunun rüyalarıma girecek kadar bir ’dejavu ihtilali’ gibi hem de aynı kişi tarafından tekrarlanması. Nihayetinde bitmek bilmeyen ve bitecek gibi görünmeyen Türk müyüz?-Rum muyuz? tartışmasının yarattığı ’Pontus dilemması’.(Sülale lakabımız Kondofos olduğundan bu dilemmayı hiç yaşamadım elhamdulillah) Dik insanların kabilesi Hamandoz köyü nacizane fikrim çok enteresan bir yer. Yeşilin ve mavinin her tonunu bulabileceğiniz, insanlığı ararcasına, bolca susup çokça dinleyeceğiniz, havası suyu tertemiz, ölmeden görülesi yer. Annemin ve Babamın köyü, dik insanlar kabilesi. Bir Bayram Gününden Yansımaydı... Ayser ÖZBAKIR |
keşke yazı bölümüne ekleseymişsiniz
çok güzeldi çünkü anlatımınız
saygılar