yosun tutmuş yalnızlıklarımpencere pervazlarından içeriye süzülürken sarı sonbahar zaman sızlıyordu parmaklarımın uçlarında avuçlarımdan çivilenirken avuntu bir hayatın dallarına ellerimin hoyratlığında yitiriyorum bir eylülü daha suskunluğumda katre katre asılırken mavinin gözbebeklerindeki güze bir çığlık bırakıyorum hüznün kümelendiği evrenin sonsuzluğundaki dehlizlerine hüküm sürerken sensizlik gece kan kırmızısına sarılırken yağmalanır uykularım yakama yapışmış buz yanığı düşlerimle mühürlü dudaklarım aşındırır şimdi senli zamanları aklımın tenhalarına sığınırken anılarım dilim ise hiç bilmediğim küfürleri ezberler zehrimi kustukça gecenin al yüzlü aynalarına dar ağacında sallandırdığım kan tükürdüğüm binlerce ses takılır ardıma kör bir bıçak oynaşır yorgun tenimde bir şehrin ıssızlığı keser ayaklarımın altını kirpiklerimin ucundan düşer yanaklarıma cam kırığı yansımaları eskimeyen eksilmeyen masallarım yosun tutmuş duvar dibi yalnızlıklarımda ağlar senli sevdalarda beslenirken iklimsiz kurak topraklarımda yine teğet geçer .../AŞK sol yanımdaki dizlerimde uyutup büyüttüğüm çocuğu |