***Yolcu Defterinden
Açıp açıp yeniden okunan
Ve özenle katlanıp saklanan Bir dolu mektup ellerimde Ezberlenmiş harita kodlarında Dolaşıp duran parmaklarımla X noktasından ötelerde bir yere Her gün yenilenen iç göçlerimle baş başayım Soğuk ve sisli bir günün sabahında Dar geçitlere umarsızca saplandım kaldım Aynaya yansıyor görüntüm Öylesine yabancıyım ki kendime. Bütün görünürlüğümü çekip çıkarmak Ve bir yenisiyle değiştirmek istiyorum ilkin Olmuyor Bir yabancılaşma duyumsayışı korkunç abanıyor o zaman bana En çok kendisinden etkilenmesi ne korkunç gelir insana Bana da öyle Biliyor musun,bütün bütün ıraklaşma isteği doğuyor içimde Bir kaçışın,bir sığınmanın keskin hatları beliriyor yüzümde Birbiriyle yarışan altı çizilmiş o tümcelerin hepsinde de ben mi var’ım Tedirgin oluyorum altlarını çizmezsem,elimdeki kırmızı kalemle Belki de.zaman ayarlı bir arayışın sancısı Güz günlerinin apansız kararan akşamlarının birinin içindeyim. Sokaklar ne değin kalabalık böyle Ya içimdeki ıssızlık Ben nerdeyim Altı çizili tümcelerden ne zaman ıraklaşacağım ve seni nerede bulacağım Tek düşüncem bu işte Bu yüzden olacak son gülü dalından koparıp sana getirme telaşım Gözlerini bıraktığım yerde bekliyorsundur şimdi beni Güz akşamlarının karanlığında Bir türlü sonlanmasını istemediğimiz O çocuksu oyunlarımızdan birini En son ne zaman oynamıştık Sahi kaç yıl oldu birbirimizi görmeyeli Şimdi Kırmızı Başlıklı Kız olur musun,desem Bir daha olamazsın değil mi Ayırdında mısın bilmiyorum ama Ne çocukluk günlerimizi dolduran oyunlarımız Ne ayrılıp giden sevinçlerimiz Ne de sevişme an’larımız asla dönmüyor geri Galiba büyüdük biz Bütün ezberlerimizi unutarak ötelere aktık Bir masalı dinledikten hemen sonra Gözlerimizi kapayarak ertesi güne ulaşmak için Gülüşlü uykuların içine dalmaz mıydık ikimiz Acaba aynalara vuran o görüntülerimizi nerelere bıraktık Pencerenin açık kanatlarından perdelerini rüzgarın uçurduğu Eski zaman odalarından birinde olmalısın Akşamın soğuğu bastırmıştır Bak titriyorsun Hadi sıkıca kapat perdeleri Bakıyor musun aynalara Altını çiziyor musun önemsediğin tümcelerin Altlarını çizdiklerimiz Kocaman bir kentte bir başına dolaşan yüzlerimiz Kendi gerçeğimiz Yaşamımız bizim Geçmişin düşleri ile geleceğin kurmacası arasında dolaşıp duruyoruz işte Ya sonrası Birbiri üstüne gelen sorular,sorular Başkalarına ödünç verme o tümceleri Birazdan yola çıkacağım Salt o bilinmezliklere doğru değil ulaşma isteğim Bir yeni yurt kurmanın heyecanını, Bir sığınma isteğinin keskin hatlarını getirmek istiyorum sana Umurumda değil gözlerini bıraktığın yerin ıraklığı Üşümüyorum bu güz gecesinde Avuçlarımı ısıtıyor işte sana teslim etmek için kopardığım o son gülün sıcaklığı Kaç kilometre Kaç saatlik yol Kaç vuslat yangını Kaç yalnızlık sana ulaştırır ki beni Biraz sabret ama Umutsuzluğa kapılma Geleceğim Mutlaka geleceğim Çetin bir yolculuk olsa bile Bu yakadan o yakayı bir tüneli deler gibi deleceğim Saklambaç oynarken de öyle değil miydik Ayrık dehlizlerde suskun dururken Sana kaç kere ‘’Sobe! ’’ diyerek bağırdığımı anımsamıyor musun O oyunlara her giriştiğimizde Macellan olur da Ümit Burnu’na gitmeyi düşlerdim Seni bulmakla eşdeğerdi bu uğraşlarım Her defasında gezgin olur da Amerika’yı bulmuş gibi seni keşfederdim Her keşfedişimde Adını benim koyduğum sen bir başka ülke olurdun O günlüklerimin yapraklarını rüzgarlar alıp götürmediyse eğer Akşam üstlerinin birinde açar mısın o sayfaları Seyir defterime yazdıklarım duruyor olmalıdır yerli yerinde Ve sorarım sana Hangimiz usancımızdan dolayı fırlatıp attık Gülliver’in Seyahatleri’ni o çocukluk günlerimizin birinde Kutular dolusu ilaç Dizginleyemiyor sancılarımı Cüzdanımın zulasındaki resimlere her bakışımda Irak anıları çözüyor gözlerim Binlerce hüzün Yüzlerce ayrılık Onlarca umarsızlık Bir benim işte ben Bir de beni terk etmeyen şiirler Biraz önce dertleştik Aragon’la…Nazım da vardı yanımızda Ne değin konuşulacak söz biriktirmişler her ikisi de Ama umutsuz değillerdi Macerayı sevdiklerini söylerken görmeliydin onları Bakma altı çizilmiş o tümcelere Şimdi gerçek kimliğimle tanıyorlar beni Don Kişot’um dedim onlara.İnandılar Çünkü,unuttum o eskiden söylediğim yalanları Bilirim ki sancılarım sendendir Sen yayarsın bedenime Dindireninim,dermanım olursun İçmeyeceğim o ilaçları Özlem; iki yüzlü; özlem zalim,özlem sırnaşık Kıyıları döven hırçın dalgalar gibi Bilir misin sevdiğim, özleme katlanmak şiir yazmak kadar kolay değil Sahi, bir otogar yalnızlığından çekip çıkaracaksan eğer Bir sevda soluğuyla haykırayım adına yazdığım tüm şiirleri Dinlerdin can kulağıyla değil mi beni O şiirler ki,her biri Biraz heyecan Biraz telaş Biraz korku Bütün doğrularımı anlattım işte sana Bitmiyor ki sözlerim Ortak yönlerimizin biri bitmeden ötekiler sökün edip geliyorlar usuma Kısacası Sana kendimi Bilmek istediklerinin tümünü toplayıp da geldim Alacakaranlığıma gizlediğim en mahrem sevimliliğimi de Sende yeşerecek içtenliklerimi içinin genişliğinde erit bu gece Koşulsuz bağlılığımı gönül çekici yanlarına teslim ettiğim zaman Çözülüyor kadim zamanlarımızdan gelen bilmece Beni bağrına bastıkça sen oluyorum gizlice Şimdi veda zamanı Birazdan ruhumu teslim ederek susacağım Ya sonrası Karanlık çökünce sahra yangınları Aydınlıkta kutup rüzgarları Aranılan gündüzlerle Çağırılamayan akşamlar toplamı Her biri ayrık bir yürek yarası Hoşça kal Necdet Arslan |
Yalın ve etkileyici dizeler örüntüsü iç sesinizi kutluyorum şair.